Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono.
   
  SIMA XÊR AMÊ! DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ!
  PLATFORUM (şifreli)
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

******** SIMA XÊR AMÊ KURŞİYE WERENAYİŞİ ******** ***** DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ *****

PLATFORUM (şifreli) - Zazaca ve Kürtçe TV Üzerine_2

Burdasın:
PLATFORUM (şifreli) => GÜNCEL KONULAR => Zazaca ve Kürtçe TV Üzerine_2

<-Geri

 1 

Devam->


Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
21.02.2009 21:10 (UTC)[alıntı yap]
TRT 6 ve GETİRDİKLERİ


Her yenilik yeni bir adımdır. Adım ise bir mesfafeyi katetmektir. AKP. Hükümeti bir adım mesafeyi katetti, isimi içeriği ve kalitesi ne olursa olsun. İçi ne ile doldurulursa doldurulsun, ama bir inkârı, devlet erkanında itiraf etti, olumludur. Artık kart-kurt teori ve yalanları değil Kürt/ Kürtler dedi. Artık kürtler var mı? Dilleri var mı? Müzikleri var mı? Dayatmaları tartışılmayacak. Bundan sonra neler yapılacak kim ile muhatap olacak onu zaman gösterecek, göreceğiz.



Çerkezler, Boşnaklar diğer azınlık topluluklar baş vuruyor, dilimizde yayın istiyoruz. Ya Zazalar ne yapıyor? Bunlar da boş durmuyor: Beraber çalıştkları örgüt, parti, dernek ve siyasi partilerde mücadele edip, resmi diller ideolojisini (Türkçe- Kürtçe) savunup, bunun dışında lehçe, ve dialektler de kendi aralarında konuşulur... geliştirilir sözlerini güzel – güzel anlatıyorlar....Bu kendi dillerini bilen ideoloğlara kalsa, herhangi bir sorun yok. Çünkü bu kendi ana dilini başka dillerin, ‘’lehçe ve dialektidir’’ kabül etmiş ... Kendileri de okuma yazmaları türkçe, türkü ve şarkları da türkçe ve kürtçedir. Annesinden babasından öğrendiği dilde Zazakidir. Ama onlar işin aslından değil tersinden geliyorlar. Şimdi bu başka dilleri çok konuşmaya hevesli dilbilimciler, ana dilleri resmi dil olmuş,(Kürtçe) çünkü anne ve babalar ile de, aile içinde de resmi dilleri (türkçe-kürtçe) konuşuyorlar. Ailesi de bunlara Zazaca cevap veriyor...geçen hafta TRT 6 kanalında Diyarbakır da bir röportaj yapıldı. Röportajı yapan Kürtçe konuşuyor. Misafir Zazaca konuşuyor (Roşan Lezgin). Konuşmacı soruları Kürtçe soruyur, misafir Zazaki cevaplıyor. Böyle bir rezillılke başka bir yerde karşılaştınız mı? Aslında Kürtlerin Zazalara bakış açısı tamda budur işte. Bir Zazanın bu kadar aşağlanması doğrusu çok zoruma gitti..Bir dilin bu kadar aşağlandığını bastırıldığını nasıl bir us kabül eder, onu doğrusu Zazalara sormak lazım.. Nasılsa Zazalara hepsine Kürtçeyi öğrettik, bizim bu ‘’lehçeyi’’ bilmemiz konuşmamız hiç gerekmiyecek. Çünki Kürtçenin ‘’lehçesidir’’. Mantık bu, böyle olunca da, tüm Kürt televizyonlarında çalışan Zazalara da bir tas su ve bir ekmek yetiyor. Birileri başkaların mümesilliğini yaptı mı? Onların yerine konuştu mu? Onların vekilliğini yaptı mı? Olacağı budur...Çünkü bu unsurlar bulunduğu örgütlerin aksesurları olduğunu bilmiyorlar mı?



Peki diğer Zazalar ne düşünüyor, Onlarda: Zazaki ve Dımılki tartşmalarını henüz bitirmediler. Sonra karar verecekler. Farklı görüşlerin demokratik ortamda, tartışlması ve netleştirilmesi tabiki olumludur. Farklı bölgelerde konuşulan ağızlar üzerinde de bu kadar kafa yormak, anlamsız bir çaba olarak düşünüyorum. Çünkü ağızlar gelişmiş toplumlarda, resmi dillerin yanında her zaman varlar. Dört –altı milyon kişinin Zazaca konuştuğu tahmin edilen bu dilin, hala kendi dilinde bir TV kanalını kurmamaları, doğrusu düşündürücüdür...Günümüzde şahısların bile TV kanalları var. Sorunu başka yerlerde aramak yerine, elbette Zazaların bu işi ne kadar cidiye aldıkları önemlidir. Zazaca ayrı bir dildir Kürtçe değildir, o zaman Zazalar Kürtte değildir, dendiği zaman en fazla Kürt olanlar korkuyor....’Zazalar kürttür, Zazaca Kürtçenin lehçesidir’ dendiği zaman her şey bitmiş oluyor. Çünkü böyle diyenlerin ellerinde DNA testleri, noterde aldıkları onaylı senet ve sepetlerdir. İşi bu kadar kafatasçılığa bile götüren bazlıları bile var. TC. Şimdiye kadar ne kadar kürtleri Türkleştirdi ise, işte Kürtler de Zazaları o şekilde Kürtleştirecek...Ben insanları kendilerini nasıl tarif ettiklerini, nasıl tanımladıklarını, yaşamını ona göre şekillendirdiklerini onların kararlarına bırakmalarını doğru buluyorum. İdeoloji farklı şey, siyaset farklı şeydir. Her insanın bir ruhi yapılanma şekli vardır. Bu çok önemlidir. İnsanların kendi ayidetleri ile kendilerini tarif etmek, doğal hakkıdır.



Yaşadığmız coğrafya da bizi bizden iyi bilen yoktur. ‘’Birlik olalım, güçlü olalım, kardeşçe yaşıyalım, bölünmeyelim’’ söylenen ezber dogma kalıp laflar, bu birliktenliğe hizmet etmiyor.



Bunlar hep ezen ulusların , azınlık halklar ve topluluklara söyledikleri boş laflardır artık. Özgür temelde eşit temelde bu birliktelik sağlanablilinir. Tek ulus, tek dil, tek şef...ırkçı ve şoven sıloganlar halkları biribirinden uzaklaştırır, yakınlaştırmaz...Bir dil yasaklanmaz, başka bir dilin kuyruğuna bağlanmaz...Ortak ve benzeşen bir kaç sözcük, aynı ise bu aynı bir dildir anlamına gelmez. Zazaların bu “lehçe ‘’kompleksini terk etmesi lazım. Kendi dillerine önem verip geliştirmeleri lazım. Türkler ve Kürtler Zazacanın (Z) sini bilmiyorlar, ama Zaza dili konusunda boş tartışmalarına çok tanık oldum...



Türkiye de yeni bir anayasa, ve diğer dillerde Türkçe dili gibi geliştirilmesi hakkı verilmeli. Devletin vatandaşı ezmesi değil, yanında olması. Diğer toplulukların, dillerinden, türkülerden, inançlarından korkmamalı. Tek bir kültür dayatmasından, tek tip insan yetiştireceğim anlayışından vaz geçmeli. Diğer topluluklara da kendi dil ve kültürlerini, demokratik bir ortamda serbestçe yaşam hakkı tanınmalı... Zazaların da ayrı bir kanalda yayın yapma hakkı için , bu konuda hemen çalışmaları hızlandırlmalı...


31/1/2009

Kemal Xamırpêt


_______________________________________________________________________


http://members4.boardhost.com/derman/msg/1233434051.html




Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
21.02.2009 21:12 (UTC)[alıntı yap]


Kürtçe Tv ve Yerel Seçimlere Doğru


Tarih : 20.01.2009


--------------------------------------------------------------------------------


“Bayram değil, seyran değil! Eniştem beni niye öptü?” Devlet’in Kürtçe Tv. Kanalı da tam böyle bir durumda ortaya çıktı. Kanal’ın patronu Devlet olunca, işin parasal yanı daha ağır basmaktadır. Paranın kokusunu alan bazı Kürt sanatçıları ve yazarları ise, TRT-6’yı övmekle bitiremiyorlar.


--------------------------------------------------------------------------------




“Bayram değil, seyran değil! Eniştem beni niye öptü?” Devlet’in Kürtçe Tv. Kanalı da tam böyle bir durumda ortaya çıktı. Kanal’ın patronu Devlet olunca, işin parasal yanı daha ağır basmaktadır. Paranın kokusunu alan bazı Kürt sanatçıları ve yazarları ise, TRT-6’yı övmekle bitiremiyorlar.


Durmadan “Bu bizim hakkımızdır” diyorlar. TRT-6’nın Kürtçe yayın yapması elbetteki tüm Kürtler için bir kazanımdır. Ancak, bu hakkı kimlerin sayesinde elde ettiklerini de vurgulamaları gerekiyor. Esasen, kendisine demokratım diyen tüm sanatçıların ve yazarların da bu şekilde tavır almaları vicdani bir sorumluluktur. Bu aynı zamanda bir Ahmet Kaya duruşudur. Çünkü, Sevgili Ahmet Kaya’nın bu kazanımda çok önemli etkisinin olduğunu hiç kimse inkar edemez.


Aksi halde, Kürtçe bir klip yapmak istediğini söyleyen Sevgili Ahmet Kaya’yı linç eden “Vatansever”lerden bunların bir farkı kalmaz. O gün Sevgili Ahmet’e karşı sahnede Türkçe olarak söylenen 10. Yıl Marşı’nı bu defa Kürtçe olarak okuyacaklardır. Sevgili Ahmet Kaya’ya çatal-bıçak fırlatan “vatansever” asker kaçakları ile çete artıklarını unuttuğumuzu mu sanıyorlar? Başkasını bilmem ama, ben ölünceye kadar unutmayacağım.



Devletin ve onun yürütme organı Ak Parti Hükümeti’nin, Kürtçe Tv. Projesini alelacele yürürlüğe koymasının sebeplerinden bir tanesi de, önümüzdeki Mart Ay’ında yapılacak yerel seçimlerde DTP’ye oy kaybettirmeye yöneliktir. Bence, devlet bunu yapmakla baltayı kendi ayağına vurmaktadır. Çünkü, DTP’nin dışlandığı bir projenin başarılı olma şansı yoktur. Eğer, Devlet ve Ak Parti Hükümeti, Kürt sorununu samimi olarak çözmek istiyorlarsa, o zaman başta DTP olmak üzere, tüm Kürt kurum ve kuruluşlarının görüşlerini dikkate almaları gerekir. Bu konuda CHP ile MHP’nin durumu ise, içler acısıdır. Hala, sağa ve sola ip atmakla meşguller.



Solcu ve sosyal demokrat olduğunu söyleyen ve düne kadar Baykal ile birbirini yemeye çalışan CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ercan Karakaş, Sol”un adresini CHP olarak göstermiş. Tek kelimeyle YUH! Aynı şekilde yıllardır Baykal’ın ezeli rakibi olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve SHP Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın da Sol’un adresini CHP’yi gösterirse, hiç şaşmam. Halbuki, “bu şartlarda İstanbul, Ankara ve benzeri seçim bölgelerinde istemeyerek de olsa Sol ile CHP ittifak yapmalıdır.” deseydi, belki daha mantıklı olabilirdi. Şartlar gerektiriyorsa, Şeytanla da ittifak yapılabilir. Fakat, bu ittifaktan şeytan’ın iyi bir mahluk olduğu anlamı çıkmaz. Bu tür ittifakları kendi lehine iyi kullanırsanız, Şeytan’ı bile yenmek mümkündür.

Hala kendi aralarında bir ittifak yapamayan sol, CHP ile nasıl ittifak yapacaktır? Buradan tüm devrimci ve demokrat yazar-çizer arkadaşlara çok iş düşmektedir. Çünkü, İslamcı-liberal sağcı Kemalistler ile ulusalcı-solcu Kemalistlerin dışında üçüncü bir demokrasi alanı yaratamazsak, önümüzdeki seçimlerin sonucu da bu günkünden farklı olmayacaktır.



Mustafa Elveren–Em. Öğrt.


http://www.tunceliemek.com.tr/haberdetay.asp?bolum=1405&uyeid=0


Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
26.02.2009 22:18 (UTC)[alıntı yap]
Zazacaya yaklaşım


Salı, 06 Ocak 2009 18:09

Anamın dili. Anam bu dili kullanmaktan vazgeçmedi. Askerler köyümüzü boşalttıktan sonra anamda Dersim merkeze yerleşti. Ama Türkçe asla öğrenmek istemedi. Bu da analarımızın direnişidir. Ve ben anamın dilini seviyorum. Bu gün en iyi analarımız onu temsil ediyor.

Kuzeyde Kurmanca ve Zazaca-Dımıli veya Kırmanciye konuşulur. Bu gün 12 veya daha fazlayı bulan Kürt TV ve radyosu bulunuyor. Bazıları pek Zazacaya yer vermiyor, bazıları da genelde türkü ve şarkı düzeyinde yer veriyor.

Görünüşte hiç kimse Zazaları reddetmiyor, ama uygulamaya gelindiğinde ise es geçiliyor. Egemenlerin temsili demokrasisine göre hep çoğunluk önde olur. Kürtlerde demokrasi gerçek anlamda hala oturmamıştır. Çoğunluk deyince genel Kurmanci konuşanları akla getiriyor ve Kurmanciyi öne çıkarmaya çalışıyor. Bir Kurmançın Kurmancı konuşması ve onu işlemesi gayet doğal. Burada hataları yapan tek bireyler değil.

Başta PKK olmak üzere çeşitli siyasi çevreler Kürtçe deyince Kurmanciyi öne çıkarırlar. Kurmancinin Kuzeyde yaygın kullanılması gayet doğal. Ama aynı çevreler bir nevi sessizce Zazaları ve Zazacayı görmemezlikten geliyorlar. Zazalar Kurmançlardan az, bundan dolayı demokrasileri hep çoğunluktan yana işler. Oysa gerçek demokrasiyi savunanlar ve gerçek anlamda kimlik ve dilden yana olanlar az olanlarında haklarını çok olanlar kadar savunurlar.

Bu durumu fazlaca göremiyorum.

Bizde ilk ortaya çıkarken PKK’nin tekçi görüşlerini savunuyor ve Kurmancinin tek dil haline geleceğini vurguluyorduk. Hala bir şeyler yokken bile böyle düşünüyorduk. Şüphesiz bu yanlıştı ve erken bir hastalık biçimiydi. Başka bazı siyasetlerde benzer görüşler dillendirirlerdi.

Oysa herkesin anasından doğarken ve büyürken kullandığı dil ve lehçe gayet doğaldır ve doğal hak tekçi ve önemsemeyen görüşlerle onların elinden alınamaz.

Bende bir dönem bu çoğunluğa uydum ve anamın diline gereken önemi vermedim. Bu açıdan başta anamdan ve Zazalardan özür diliyorum.

Genel haklar için çalışıp, özel ve doğal hakları küçümsemek veya üzerinde durmamak doğru değildi.

Bana göre Zazacanın kullanımı ve geliştirilmesi için Zazalar devreye girmeli ve önemsemeyen tutumlara karşı durmalıyız. Birlik Zazaların lehçesi ve bununla bütünleşen kültürünü doğal kullanmak ve yaşamaktan geçer.

*********

1994 yılında Zaza-Dımıli konuşan Alevilerle bir toplantıya Avusturya’da katılmıştım. Toplantı konuşmasında sonra bir Zaza kadın “bizim dilimiz ne olacak dedi”.

Gerekli çalışmalar yapılmalı ve çocuklarınıza dilinizi öğrettin dedim. Aradan zaman geçti, bu kadının dediğini çok ciddiye almamıştım ve ona, onun gibi düşünenlere hak vermeye başladım. O kadın Kurmançiye verilen önemin bir benzerinin Zazacaya da verilmesini istiyordu ve haklıydı. Aynı duygu ve düşünceleri Zazaca konuşanların hepsi paylaşır.

Kuzey ile ilgili açılan her TV ve radyo, enstitü ve benzer kuruluşlar aynı derecede Zazacaya da yer vermelidir.

Örneğin ROJ TV sadece Zazaca türkülere ve genelde Zazalarla ilgili haftada bir yaptığı program var. Diğer Kürt TV'lerini az izledim, sanırım onların tavrı ve yayın politikaları da benzerdir. Onların çoğunluğu da siz varsınız bir realitesiniz ve sizi dışlamıyoruz tarzında lütfen yer veriyorlar.

Örneğin 24 saat yayın yapıyorlarsa bunun 8 saatini Zazacaya ayırabilirler. Yoksa ulusal birlik adı altına sığınarak doğal özellikleri görmemek, ya da yer vermemek egemen anlayışın içimizde ki devamı olmaz mı?

TRT Şeş’in Kürtçeye yol açması yanında devletin siyasi amaçları içinde kullanıldığını biliyoruz. Ama zamanla görülür kü, onlar Zazacaya bazı Kürt TV ve radyolarından daha fazla yer vermeleri de mümkündür. Bu durum bile birçok kesimi düşündürmelidir.

Öyle eskiden düşünüldüğü gibi Kurmançi tek dil olur türünden zihniyeti bu gün değişik biçimler altında sürdürmek ne doğaldır, ne demokrasiye uygundur ne de çoğunluğu öne çıkarıp az olanın haklarına bir saygıdır. Diğeri tarihi süreç içindeki gelişmelerle şekillenir. Erken hükme varmak doğru olamadığı gibi bir yanılgıdır.

***********

KDP uzun süre Soranları görmemezlikten geldi. KDP ve YNK ayrışması bir yönüyle Behdinan ve Soran ayrışmasıydı. Diğer etkenlerde olsa demografik olarak bu tabloyu bize gösterdi. Üstelik o alanda Soranlar çoğunlukta Soranca daha fazla gelişmiştir. Kimse Soranlara Sorancayı kaldıralım, Kurmanciyi yerine koyalım diyemez. Dese de kabul görmez. Soranca ve Kurmanci de bu gün eğitim ve kültür dili olarak kullanılıyor. Radyo ve TV'ler ikisine de yer veriyor. Onlar mücadele içinde ve yaşanan çelişkilerle şu sonuca vardılar, iki lehçeyi de kullanacağız. Reddetmek ve görmemezlikten gelmek doğru değil.

Aleviler bizzat örgütlenip devreye girmedikçe kimse Alevileri fazla hesaba katmadı. Bu gün ise doğru yanlış her çevrenin bir Alevi yaklaşımı var.

Galiba Zazalar da bizzat kendileri devreye girmedikçe diğerleri fazla hesaba katmayacaklardır.

Mesele birini diğerine karşı çıkarmak değil, lehçe farklılığı ve benzer farklılığın doğal yaşamasını ve haklarını kullanmasını sağlamaktır.

Bu konu da Dersim, Bingöl, Zara-Hafik çevresini, Amed ve Muş’un bir kısmını, Siverek ve benzer yerleri görmemezlikten gelmek veya görüp de gereklerini yapmamak doğru değildir.

Kendimi bu konuda sorguladım ve herkesi sorgulamaya ve gereklerini yapmaya davet ediyorum.

Bu alanda çalışıp emeği geçenlerde epey var, onlara teşekkür ediyorum.

Dursun Ali Küçük, 6.1.2009



Alıntı:
http://turkce.kurdistan-aktuel.org/index.php?option=com_content&view=article&id=804:zazacaya-yaklam&catid=42:d-ali-kuecuek&Itemid=70


Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
27.02.2009 01:51 (UTC)[alıntı yap]


TÜRKİYE TRT ŞEŞ LE KÜRT KİMLİĞİNİ TANIDI


Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth: "DTP yi provakatif bulmuyorum, Erdoğan da Kürtçe konuştu

2009-02-27 - 00:17

Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, TRT-6 ile Kürt kimliğinin artık kabul gördüğünü belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemlerinin seçimle sınırlı kalmaması ve aralanan Kürt kimliği penceresinin sonuna kadar açılması gerektiğini söyledi












Almanya Federal Meclisi Kültür ve Medya Komisyonu üyeleri Claudia Roth, Rita Pawelski, Angelika Krüger, Lukrezia Jochimsen, Monika Griefahn ve Monika Grütters, 28 Şubat tarihine kadar sürecek Türkiye gezilerinin Ankara ayağını tamamladı. Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, Kürtçe yayın yapan TRT-6'yı ziyaret eden ve TBMM'de temaslarda bulunan komisyon üyeleri onuruna konutunda bir resepsiyon verdi. Türkiye'nin Avrupa kültürüne katkıları olduğunu söyleyen Cuntz, Hıristiyanlığın köklerinin Anadolu'ya uzandığını hatırlattı. Komisyon Başkanı Monika Griefahn ise yaptığı konuşmada, İstanbul Tarabya'da sanat merkezi kurulması için Alman meclisinin finansman sağlayacağını bildirdi. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Türkiye'deki 45 projede yer aldığını hatırlatan Griefahn, Anadolu Medeniyetler Müzesi'ndeki zenginlikten çok etkilendiğini ve bu müzenin Avrupa'da daha çok tanıtılması gerektiğini söyledi.



Türkiye'de sert çıkışlarıyla tanınan Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth ise İHA'ya yaptığı açıklamada, TRT-6'yı olumlu bir adım olarak nitelendirmekle birlikte hükümetin Kürtçe politikasını eleştirdi. Roth, "ARD gibi yarı resmi bir televizyon kanalında Kürtçe yayın yapılıyor olması bence büyük bir adım, çok pozitif bir gelişme. Programların içeriği ya da yayınlanan haberler eleştirilebilir, daha iyi olabilir, ama bu geç de olsa Kürt kültürünün ve kimliğinin tanınması adına büyük anlam taşıyor. Çok uzun yıllar kapalı kalmış bir pencerenin açılmış olduğu anlamına gelir. Böylece o bölgedeki milyonlarca insan kendini bu ülkeye daha çok ait hissedebilir" diye konuştu.

"DTP'yi provakatif bulmuyorum, Erdoğan da Kürtçe konuştu"



DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün partisinin Meclis'teki grup toplantısında Kürtçe konuşmasını nasıl değerlendirdiği sorusuna ise Roth, "Bence Ahmet Türk'ün kendi partisinin grubunda kendi anadilini konuşma hakkı olabilmeli. Bu konuşmayla kimliğine dair mesaj vermek istedi. Kürt gerçeğinin tanınmış olmasının bundan başka adımlar da gerektirdiğini işaret etmek istemiş olabilir. Başbakan Erdoğan da bazı seçim bölgelerinde konuşmalar yaptı. Halka Kürkçe hitap etti. Bazılarının söylediği gibi ben bu konuşmayı provokatif bulmuyorum. Aralanmış pencerenin sonuna kadar açılmasını istiyorum. Şunu da eklemek istiyorum, Erdoğan hükümetinin sadece setçimler sırasında Kürtlerle ilgili olumlu mesajlar vermesi yeterli değil. Bunun sürekli olması gerekir. Onların kültürel haklarının tanınmasına ilişkin, bölgenin yeniden imarına ilişkin daha sonraki dönemlerde de adım atılması gerekir. Süreklilik arz etmesi gerekir. Dil konusu bir adım, ama tek başına uzun yıllar boyunca orada akan gözyaşlarını ortadan kaldıracak bir şey değil" yanıtını verdi.



Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir'in Almanya'daki Müslüman toplum arasında Yahudi karşıtlığının giderek arttığına yönelik değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine Roth, "Bu mesajını çok olumlu buluyor ve destekliyorum. Almanya'da anti-semitizimin arttığını açıkça dile getirdi. Anti-semitizme çok açık bir hayırla karşı çıkmalıyız. Genel olarak Almanya'da anti-semitizm artış gösteriyor. Ben Bavyera'dan geliyorum ve Yahudilere karşı en sık saldırılar Bavyera'da görülüyor. Özellikle Almanya'daki Türk toplumumun bu konuda bir köprü olabileceğine inanıyorum. Çünkü Türkiye, 500 yıl önce soykırımdan kaçan Yahudilere kucak açtı. 2. Dünya Savaşı'nda da Yahudi bilim adamlarını kabul etti. Oradaki Türk toplumu içinden karşı çıkılmasını çok önemli buluyorum. Özdemir'in de bunu tabu haline getirmek yerine dile getirmesini çok olumlu ve doğru bir hareket olarak görüyorum. Yahudi karşıtlığına kesin bir dille hayır denmeli, tabii aynı şey İslam fobisi için de geçerli" şeklinde konuştu.


Alıntı:
http://www.zazatimes.com/guncel/177-Turkiye-TRT-SES-le-Kurt-kimligini-tanidi.html



Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
02.03.2009 17:10 (UTC)[alıntı yap]



Kürtçe TV’de şiveler belli



Bundan tam 13 yıl önceydi, rahmetli Turgut Özal’ın “Türkiye’nin her yeri aydınlık olacak” sloganıyla başlattığı elektrik dağıtım projesi ile elektrik Muş’un Gökyazı köyüne de ulaşmıştı.


--------------------------------------------------------------------------------

Gaz lambaları kaldırılmış, radyolar artık elektrikle çalışıyordu. Babamın Suudi Arabistan’dan getirdiği Sanyo marka 37 ekran televizyon ise köyün en popüler aracı olmuştu. 7’den 70’e herkes bu garip kutuda olup bitenleri anlamak için saatlerce bu ucubeye! bakardı. Türkçe bilenler için sorun yoktu, bilmeyenler ise sadece ekrandaki görüntü ile yetiniyordu. Kısa bir zaman sonra televizyonumuza olan ilgi azalmış, hatta yok olmuştu. Çünkü; kimse televizyonda konuşulanı anlamıyordu, görüntü ise artık sıkıcı geliyordu. Ama televizyonun daimi izleyicisi 70 yaşındaki Bediriye yengem ise bu işi çözmekte kararlıydı. Her gün televizyon karşısına geçer, konuşulanları hareketlerden anlamaya çalışırdı. Ancak her akşam aynı şey olurdu, onun yorgun bedeni televizyon karşısında ancak iki saat dayanabiliyordu; oturduğu yerde uyuklamaya başlardı. Bir vesile ile uyandığında televizyona mahmur gözlerle bakar ve her seferinde bildiği tek dil olan Kürtçeyle aynı şeyi söylerdi; “Oğlum bunun Kürtçe konuşanı yok mu?”. Bediriye yengemin zaman aşımına uğramış bedeni, günlük sorusunu yineledikten sonra tekarar uykuya dalardı. Ne gariptir ki Bediriye yengem ölüm döşeğinde iken bile karşısında sarı—kırmızı temezilerle (yazmanın yörede kullanılan adı süslenmiş yine o televizyon vardı. Helallığını bile bu televizyonun karşısında istemişti. Ama televizyon bu sefer yas dolayısıyla kapalıydı.

Avrupa Birliği’ne girme sürecinde Türkiye’den yerine getirmesi istenilen şartlardan birisi de Kürtçe televizyon. Türkiye’de bu konu siyasetçiler arasında Kürtçe televizyon olsun, olmasın şeklinde tartışılırken, dilbilimciler farklı bir konuya dikkat çekiyorlar. Gerçi Türk Dil Kurumu yine görevini yapıp, o bildik söylemini yineledi; “Kürtçe diye bir dil yok.” Bazı dilbilimciler ise ‘Televizyonda konuşulacak olan Kürtçe hangi şivede olacak?’ sorusunu soruyor. Yani televizyonda konuşulan Kürtçe’yi bir Diyarbakırlı anlayabildiği kadar bir Elazığlı da anlayabilecek mi? Kürt dilbilimciler ise bu konunun problem olmayacağına dikkat çekiyor. Halk ise kendisini şimdiden Kürtçe televizyona alıştırmış bile.

Tonaj farkı var

Kürtçe’nin Kurmanci, Zazaki, Lorani ve Sorani olmak üzere dört şivesi bulunuyor. Lorani ve Sorani Türkiye dışında yaşayan özellikle Kuzey Irak’taki Kürtler arasında konuşuluyor. Türkiye coğrafyasında ise Zazaki (Kırmançki) ve Kurmanci konuşuluyor. Ağırlıklı olarak Türkiye’de Kürtler arasında şive olarak Kurmanci tercih ediliyor. Zazaki’yi ise Bingöl ve çevresinde yaşayan Kürtler kullanıyor. Peki Türkiye’de Kürtçe televizyonun kurulmasıyla birlikte hangi şive kullanılacak? Konuşulan Kürtçe’yi her bölgedeki Kürtler anlayabilecek mi? Bu konunun çok zor olmadığına ve farklılığın temelde değil, tonajda olduğuna dikkat çekiliyor. Kürt dilbilimci Hüseyin Sağnıç (Fegi Hüseyin) bu konuya şöyle yorum getiriyor: “Hind Avrupa Dil Grubuna giren büklümlü bir dil olan Kürtçe’de ciddi farklılıklar sadece Lorani ve Sorani’de olabilir. Kurmanci ve Zazaki’de pek bir problem yok. Kelimelerde değişen birşey yok. Kelimelerin yüzde 90’ı benzer, farklılık sadece yüzde 10; bu da bir dil için son derece normaldir. Burada asıl sorun tonda. Bazı yerlerde kelimeler sert çıkıyor, bazı yerlerde yumuşak. Bu da ilk etapta anlaşmayı zorlaştırıyor. Ancak kısa bir zaman sonra birbirlerini duyan bu dillerin anlaşmasında problem kalmaz.”

Şivesel farklılıklardan sonra da Kürtçe’nin bir dil olmadığı kimi çevrelerce dile getiriliyor. Bu tezi ileri sürenlerin başında ise Türk Dil Kurumu geliyor. Oysa Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanmış olan Türkçe Sözlük’te dilin tarifi; ‘İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşmadır’ şeklinde yapılıyor. Türkiye coğrafyasında 20’ye yakın dil konuşuluyor. Her dilin kendisine özgü grameri ve kendi içerisinde lehçeleri bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde konuşulan diller içinde en çok polemik konusu yapılanı ise Kürtçe. Yazılı kaynaklarda Kürtçe’nin M.S. 7. yüzyıldan itibaren kullanıldığı ve 17. yüzyılda Kürt şair Ahmet Hani’nin bu dili en güzel şekilde kullanarak edebiyat alanında da zirveye çıkardığı karşımıza çıkıyor. 40 bin kelimelik Kürtçe—Türkçe Sözlük hazırlayan Zana Farqini Kürtçe’nin binlerce yıl önce kullanıldığını belirterek şunları söylüyor: “Kürtçe’nin binlerce yıl önce kullanıldığı yazılı kaynaklarda karşımıza çıkıyor. Bu zamana kadar milattan önce Kürtçe’nin kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz ama, milattan sonra özellikle 7. yüzyıldan itibaren Kürtçe kaynaklara ulaşılabilir. Kürtçe bir dildir ve binlerce yıl önce de kullanılmıştı.”

TV’de Kurmanci ve Zazaki

AB’nin bir şart olarak öngördüğü Kürtçe televizyonda konuşulacak olan şive tartışılırken, Kürt aydınları bu konunun hiçbir zaman problem olmayacağını söylüyor. Aydınlara göre televizyonda Kurmanci’nin yanısıra Zazaki yayın yapılması da gerekiyor. Bir televizyonun kurulması halinde iki şive ile yayın yapılacağını da dile getiren aydınlar Türkiye’de yaşayan Kürtlerin bu iki şiveyi konuştuklarına dikkat çekiyorlar. Türkiye’de ağırlıklı olarak Kurmanci lehçesinin kullanıldığına, yer yer de Zazaki’nin konuşulduğuna dikkat çeken Kürt dilbilimci Hüseyin Sağnıç: “Kürtçe zengin bir dildir. Zorluklar altında kalmıştır. Dolayısıyla bazı alıntılar olmuştur. Konuşmadan doğan farklılıklar meydana gelmiştir. Uzaklığa bağlı olarak diller arasında farklılıklar da olabiliyor. Kurmanci ve Zazaki’de de bu durum mevcut. Aslında kaynak olarak ikisi de Kürtçe’dir. Bu pek problem değil. Zamanla aşılacak bir sorun” şeklinde konuşuyor.

Kürtçe Sözlük’ün yazarı Zana Farqini televizyonda Kurmanci ve Zazaki şivelerinin kullanılacağını belirterek: “Zazakiler ve Kurmanciler kısmen de olsa birbirlerini anlamakta zorluk çekiyorlar. Ancak bu iki şivede yayın yapıldığında problem ortadan kalkar. Bu da zaten zamanla tek şiveye yani Kurmanci’ye döner. Lorani ve Sorani Türkiye’de konuşulmadığı için bunlar bir engel teşkil etmiyor” diyor.

Konuşma dilinde fazla bir problemle karşılaşılmazken yazma dillinde Kürtçe’yi ciddi sorunlar bekliyor. Çünkü; Kürtçe konuşanların hemen hemen tamamı Kürtçe’yi yazı diline aktarmada ve okumada zorluk çekiyor. Zana Farqini bu amaçla sözlük hazırladıklarını ancak bunun şimdilik yeterli olmadığını belirtiyor. Farqini devamla şunları söylüyor: “Kürtçe, yazı dili bakımından gecikmiştir. Bu da şu anda sorundur. Sadece merak duyanlar yazı dilini öğreniyor. Bu da televizyonda kullanılacak olan yazı dilinin anlaşılmamasına yol açacak. Bu, Kürt aydınları olarak bize düşen görevdir, yerine getirmeliyiz.”

Devlet değil, özel TV

Kürtçe televizyon kurulması gerektiğinin söylenmesinden sonra bu konu üzerine yeni yeni problemler ortaya çıktı. RTÜK daha önce içeriğine bakarak değerlendirdiği “ Kürtçe şarkı” yayınını yeni bir kararla “Türkçe yayına aykırılık olarak” değerlendirmeye başladı. Kimi politikacılar Kürtçe bir televizyona gerek olmadığını söylerken, kimileri de Kürtçe televizyonun kimseye bir zararı olmayacağını söylüyor. TRT bize Kürtçe televziyon için hazır değiliz derken, Kürtler ise devlet değil, kendi televizyonumuzu kendimiz kuralım diyorlar. İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Hasan Kaya devletten ziyade özel kurumların veya kişilerin televizyon kurması gerektiğini belirterek; “Bu kişiler Kürt olabileceği gibi, başka kişiler de olabilir. Aydın Doğan ya da bir başkası da gelip kadrosunu kurup Kürtçe televizyon açabilir. Devlet bu konuyu problem yapmasın, herşeyi halka bıraksınlar. Devlet sadece yayın ihlallerinde devreye girsin” şeklinde konuşuyor.

Televizyonun açılmasıyla birlikte Kürtler devletle ve kendileriyle daha da barışık olacaklarını da dile getiren Kaya konu ile ilgili olarak düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Televizyon bölge halkı için bir gereksinim. Öyle olmasaydı hiç insanlar ineğini, öküzünü satıp çatılarına, damlarına çanak anten takar mıydı? Bölge insanı aç, aç insana yer misin, yemez misin diye sorulmaz.” Televizyonun kurulmasının ilk etapta birtakım zorluklarının olacağını da sözlerine ekleyen Kaya: “İlk başta her işte zorluklar yaşanır. Ancak zamanla problemler ortadan kalkar. Biz buna şu anda hazırız. Daha önceden olması gerekirdi, birileri istediği için olmaması bizi daha çok sevindirirdi. Tabii bu konuda yine birilerinin rant peşine düşecekleri aşikârdır. Herşeyin demokrasi çerçevesinde gerçekleşmesini istiyoruz” şeklinde konuşuyor.

Kürtlerin yıllardır istediği kendi dillerinde yayın yapan bir televizyonun AB’nin dayatması sonucu gelmesi aslında pek kimseyi memnun etmiş değil. Ama Kürt halkı herşeye rağmen yıllar sonra belki kavuşabilecekleri televizyonları için şimdiden hazırlanmışlar. 7’den 70’e her Kürt, Kürtçe olarak yayın hayatına başlaması muhtemel televizyonları için şimdiden şarkılar bile söylemeye başladı. Biz de Gazeteci—Yazar Ahmet Turan Alkan’ın dediğini söylemekten kendimizi alamıyoruz; Ser xere be... (Hayırlı olsun)

E—mail: hsoylemez@hotmail.com




--------------------------------------------------------------------------------




Yorumlarınız

Zaza Dili, lehçesi değil [Asmêno Bêwayir / Frankfurt Zaza Dil Enstitüsü Başkan Yardımcısı/10-Mart-2005]

Aksiyon dergisinde yayımlanan "Kürtçe TV’de şiveler belli" adlı yazıyı okudum. Kürtçe ve diğer dillerin Türkiye'deki TV kanallarında yayımlanmasına olumlu bakılması, iyi bir ilerleme. Söz konusu yazıda Zaza dili hakkında söylenenlerin dilbilim dışı ve siyasi bir iddia olduğunu belirtmem gerek. Yaygın bir görüş olmasına rağmen, sanıldığı gibi Zazaca, Kürtçe'nin bir şivesi değildir. Zazaca'nın bağımsız bir dil olduğu bundan nerdeyse yüz yıl önce İranologlar tarafından kanıtlanmıştır. Zaza dili Kürtçe'yle sadece akrabadır. Fakat siyasî nedenlerden ötürü kimi çevreler, bir dili tahakküm altına almak için hâlâ "lehçe masalı"nda diretmekte.



http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=13694&yorum_id=3323






Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 242
Bütün postalar: 602
Bütün kullanıcılar: 695
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
  Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.  
 
Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono. Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden