Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono.
   
  SIMA XÊR AMÊ! DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ!
  PLATFORUM (şifreli)
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

******** SIMA XÊR AMÊ KURŞİYE WERENAYİŞİ ******** ***** DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ *****

PLATFORUM (şifreli) - SEYİT RIZA YAŞAMI ve MÜCADELESİ

Burdasın:
PLATFORUM (şifreli) => DERSİM ve DERSİM SOYKIRIMI => SEYİT RIZA YAŞAMI ve MÜCADELESİ

<-Geri

 1 

Devam->


Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
09.02.2009 22:09 (UTC)[alıntı yap]
Munzur kadar temizdi toprak kadar onurlu


17 Kasim 2008

“Seyid Rıza ünvanı olan bir insandı. Dağ kadar güçlü, Munzur suyu kadar temiz ve toprak kadar onurlu bir insandı. Sözü kutsal, yemini kutsal, duruşu kutsal bir insandı.”

Seyid Rıza’nın torunu olan Ali Ekber’in oğlu Rüstem Polat, Seyid Rıza’nın sadece Türk devleti tarafından değil, kendi öz yeğeni Reyber ve en büyük oğlu tarafından hainlik gördüğünün altını çizerek, “Seyid Rıza, her zaman egemen ve zalimlerin gözünde bir tehlike olarak görülmüştür” dedi. Gazetemizin sorularını yanıtlayan Rüstem Polat, Kürt gençlerine şöyle seslendi: “Bir ülkeye sahip çıkarsan, bir toprağa sahip çıkarsan, bir kimliğe sahip çıkarsan o ükenin, o toprağın ve o kimliğin sosyal, tarihsel ve kültürel mirasına da sahip çıkacaksın.”

Seyid Rıza kimdi, nasıl bir insandı?

Seyid Rıza, 1863 yılında Dersim’in Lirtik Köyü’nde doğdu. 19. yüzyılın başında (tam olarak bilmiyorum) ailece Hozat’a bağlı Tujik dağının eteğinde olan Ağdat Köyü’nden göç ettiler. 1937 ilkbahar aylarında Ağdat Köyü’nden “Gome Gogane” olarak bilinen bir mıntıkaya yerleştiler. 9 Temmuz 1937 tarihinde Koçgiri İsyanı liderleri Ali Şer ve Zarife’nin Seyid Rıza’nın elinde büyüyen yeğeni Reyber ve yakın dostu Zeynel tarafından katledilmesinden sonra Semkan-Laçinan bölgesine yerleşirler ve 17 Ağustos 1937 tarihli katliama kadar burada yaşadılar. Seyid Rıza’nın babası Seyid İbrahim’in dört çocuğu vardır: Seyid Hıdır, Seyid Keko, Sedo ve en küçükleri olan Seyid Rıza.

Seyid Rıza’yı anlatmak için önceden babası Seyid İbrahim’in ona karşı olan tutkusunu anlatmak gerekir. Seyid İbrahim çevresi tarafından çok sevilen, sayılan bir insandı. Seyid İbrahim bu dört evladını çok sever, fakat Seyid Rıza’ya özel bir ilgi beslerdi. Babası Seyid Rıza hakkında “benden sonra benim ocağımı şen eden, benim ocağıma bakan Seyid Rıza olacaktır” derdi. Seyid Rıza çevresinde apayrı bir saygı görürdü. Çocuk yaşta olan Seyid Rıza, eve misafir gelince misafirleri kapıda karşılardı. Çocuk yaşta çok farklı bir olgunluk, bir kişilik yapısına sahipti ve bunu çevresindeki insanlar hissediyorlardı. Genç yaşta her zaman haksızlıklara karşı sert bir şekilde duruş sergilerdi. Fakat aynı zamanda barışmaya, her zaman kapı açmaya önem verirdi. İnsanlar haklarını aramalı, fakat yaşam ortak bir yaşamdır, tartışılmalı, anlaşılmalı ve olumlu sonuç alınmalı mantığı ile olaylara yaklaşırdı.

Seyid Rıza’nın bir özelliği vardı. Bir olaya adım atmadan etrafında saygın ve sözü geçen insanları, aşiret reislerini Munzur kenarında toplardı, beraber karar alır, yemin alırlardı, Munzur’a taş atarak bu yemini bir nevi içselleştirirlerdi. Bu yemin kutsaldı ve bu yeminin üzerinden hiç kimse geriye adım atamazdı.

Seyid Rıza köyün güzeller güzeli kızı Bese ile evlendi. Seyid Rıza’nın oğulları Şeyh Hesen, Bira İbrahim ve Rezik Hüseyin, babalarına taparlardı. Seyid Rıza’nın ailesi ve çevresi içinde bu saygınlığı ölümünden sonra da günümüze kadar kendisini korumuştur. Seyid Rıza benim babamın, yani Ali Ekber’in dedesi oluyor. Ali Ekber’in babasının ismi ise Baba’dır. Baba, Seyid Rıza’nın dört oğullarından biridir ve tarihimizden sizlerin de bildiğiniz gibi 1933 yılında yeğeni Reyber, Türk devleti ile işbirliği yapıp kendi öz amca oğlu olan Baba’yı vurmuştur. Annem Cemila, Seyid Rıza’nın kızı Leyla Polat ile Seyid Hasan’ın kızıdır. Yani ben Seyid Rıza’nın torunlarının oğlu oluyorum.

Seyid Rıza’nın aile ve akrabalarının büyük bir kısmı Dersim katliamı esnasında vahşi bir şekilde katledildi. Bize o dönemi anlatabilir misiniz? Sizin dışınızda yaşayan başka akrabaları hayatta kaldı mı?

Seyid Rıza’nın en yakın akrabaları olarak babam, amcam, halam ve bizler varız. Babam Dersim’in Haceri köyünde, amcamlar Ağdad köyünde oturuyordu. Askerler köyleri silah zoru ile boşaltınca ve ardından harabeye çevirince babam, amcam ve kardeşlerim Elazığ’a sığındılar ve bugüne kadar Elazığ’da yaşam mücadelesi veriyorlar. Halam şu an İzmir’de yaşıyor. Bense 1993 yılında ailem ile beraber Almanya’ya sığındım. Bana burada en yakın akrabalarım Almanya’nın Rüsselsheim kentinde yaşayan Bese’den olma torunlarıdır.

Hayatta olan akrabalarınız Seyid Rıza’yı nasıl değerlendiriyorlar?

Burada şunu çok açık ifade etmek gerekiyor. Seyid Rıza’nın idam edilişinin üzerinden tam 70 yıl geçti. Seyid Rıza’nın hayatta kalan aile fertleri olarak bizler yıllardır korku içinde yaşadık. Kendi okul yıllarımı hatırlıyorum. Yatılı okulda okur iken bile öğretmenler sınıf ortasında kulağımı çekerek “senin deden eşkiyaydı ve onu devlet en sonunda astı” diyerek bizleri çocuk yaşta korkutuyorlardı ve böylece etkiliyorlardı. Bu korku hayatım boyunca üzerimde yoğun bir etki bıraktı ve Almanya’ya geldiğim yıllarda bu korku halen üzerimden silinmemişti. Ta ki buralarda dedemin nasıl bir saygı gördüğünü, Avrupa’da yaşayan Kürt halkı içerisinde nasıl bir değer, bir sevgi ile anıldığını görünceye kadar. İnsanlar benim korkup adını söylemediğim dedemi önder olarak görüyor ve onurlu duruşunu saygı ile anıyorlardı. Bu benim hayata ve kendi tarihimize bakış açımı tümüyle değiştirdi. Şimdi ise ülkede de hiç korkmadan Seyid Rıza’yı anıyorlar, halk önderlerine sahip çıkıyor. Bu beni sevindiriyor. İnsanların o temiz duygularını, onurlu bakışlarını görünce Dersimli olmaktan gurur duyuyorum.

Seyid Rıza’nın eşi ve çocukları yaşıyorlar mı?

Hayır. Seyid Rıza’nın ailesinden ilk ortancı oğlu Bira İbrahim 1933 yılında devlet işbirlikçisi olan Qırgan aşireti tarafından haince öldürülmüştü. Bu Seyid Rıza’yı içten yaralamıştı. Seyid Rıza’nın büyük oğlu Şeyh Hesen (ölümünden önce Türk devletinin yalanlarına kanıp, korkusuz yaşama ve Vali olma hevesi ile babasının teslim olmasını istemişti), Seyid Rıza’nın eşi Bese, Seyid Rıza’nın gelini ve büyük oğlu Şeyh Hesen’in eşi olan Anike, üç torunu ile beraber toplam 30 kişi 17 Ağustos 1937 tarihinde Laç deresinde Türk askerleri tarafından vahşice katledildi.

Seyid Rıza’nın en küçük oğlu Rezik Hüseyin 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ’ın Buğday meydanında babası ile beraber idam edilmiştir. Baba oğul aynı gün aynı meydanda asılıyorlar. Siz olsanız yüreğiniz buna dayanır mı? Bir babanın oğlunun asılmasını gözleri ile görmesi ne kadar ağır bir acıdır. Burda Seyid Rıza’nın yaşı küçültülerek 78’den 54’e indiriliyor, 17 yaşındaki oğlu Rezik Hüseyin’in de yaşı büyütülererk 21’e çıkarılıyor. Böylece ikisi de idam edilebiliyor. Aynı tarihte biliyorsunuz Seyid Rıza’yı (Abbasan Aşireti Reisi), 2. Rezik Hüseyin (Seyid Rıza’nın küçük oğlu), 3. Seyd Wuşen (Seyit Hüseyin, Kureyşan-Şexan/Seyhan Aşireti Reisi), 4. Fındık Ağa (Yusufan aşireti Reisi ve Kam(b)er Ağa’nın oğlu). 5. Hasan Ağa (Demenan aşireti Reisi Cebrail Ağa’nın oğlu). 6. Hasan (Kureyşan aşiretinden Ulkiye oğlu Hasan), 7. Ali Ağa (Mirza Ali oğlu Ali Ağa) Elazığ’ın Buğday meydanında, yani bir pazar gününde, idam edildiler. İdam kararı verilip de çok yaşlı oldukları için idam edilmeyenler de 1. Kamer Ağa (Yusufan Aşireti Reisi), 2. Cebrail Ağa (Demanan Aşireti Reisi), 3. Kamer Ağa (Haydaran Aşireti Reisi) ve 4. Adını bilmediğim bir kişi daha. Zaten o dönemde Seyid Rıza’nın ailesi ve akrabalarından sadece sağ kurtulan bir annem, teyzem Nare, Seyid Rıza’nın kızı Leyla ve torunları yaralı ama sağ olarak kurtuluyorlar.

Bu insanlar niçin ve nasıl katledildiler? Bunun canlı şahitleri var mıdır?

Bu çok açıktır. Seyid Rıza ünvanı olan bir insandı. Dağ kadar güçlü, Munzur suyu kadar temiz ve toprak kadar onurlu bir insandı. Sözü kutsal, yemini kutsal, duruşu kutsal bir insandı. Seyid Rıza gibi önder insanlar her zaman egemen zalimlerin gözünde birer tehlike olarak görülmüştür. Ki bunu insanlık tarihi her zaman yazmıştır, önder bir insanın aile ve akrabaları, yani ondan gelen soyundan filizlenenler birer tehlike olarak görülür ve topluca yok edildiler/ katledildiler. Canlı şahitlerini soracak olursanız, en yakın canlı tanıklarından biri öz annem Cemila idi. Ne yazık ki onu da birkaç yıl önce kaybettim. Annem katliamın yaşandığı zamanlar henüz – 9 yaşındadır– çocuk yaştadır. Bizlere yaşananları tek tek, içi boş durgun bir bakış içinde anlatırdı. Düşünebiliyor musunuz, askerler süngü ile hamile annesinin karnını deşiyorlar ve o şekilde henüz doğmamış bebeğin bir eli dışarıya çıkmış bir vaziyette görünüyor. Diğerinin boğazını kesiyorlar ve kanlar içinde, sadece tek bir can damarı ile kalıyor ve sonradan can veriyor. Cesetler kanlar içinde ot yığını gibi üst üste yığılıyor ve o kutsal Munzur suyu resmen kızıl kan akıyordu. Genç kızlarımız vahşi askerlerin ellerine esir düşmemek, tecavüze uğramamak için ve namuslarını korumak için üçer üçer kıyıdan atlayarak intihar ediyorlar. Bunların hepsini Anike ve Şeyh Hesen’in kızı olan benim annem Cemila, canlı olarak yaşıyor ve sonradan bizlere anlatıyor.

Seyid Rıza’nın ailesinin bu şekilde katledilmesi çevredeki insanlar tarafından nasıl karşılandı?

Seyid Rıza sadece Türk devleti tarafından hainlik yaşamamıştır. Aynı zamanda kendi öz yeğeni Reyber ve en büyük oğlu tarafından hainlik görmüştür. Bu zaten çok açık bir devlet politikasıydı. Seyid Rıza gibi önder aşiret reisleri bunun farkında ve buna karşı bir tutumda oldukları için devlet tarafından bir tehlike, bir çıban başı olarak görülüyorlardı. Dersim kadar direnen bir halk coğrafyası, Dersim kadar direnen bir bölge, Dersim kadar ağır işkence ve zulüm yaşayan bir bölge halen dimdik ayaktadır. İhanet dışardan gelir ise, teşhir edilir ve önlemler alınır. İhanet içten gelir ise, bunun tespiti ağır bedeller ister. Seyid Rıza’nın güvendiği ve kendisine, Dersim halkına yakın bildiği bazı aşiret reisleri tarafından onurlu direnişinde yalnız bırakılmıştır. Bu çok ağır bir olaydır. Dostun gülü vurunca, düşmanın taşı o kadar acıtmaz.

Tabii buna da boyun eğmediler, bunları da aştılar ve beni bugün içten sevindiren şudur; yıllar geçti, ağır bedeller ödendi, sürgünler yaşandı, insanlıktan çıkarılan onur kaynağı tekrar can buldu ve Seyid Rıza yılların saygınlığı ile, onurlu duruşu ile, insancıl yaklaşımları ile ve en açıkcası insan sevgisi ile Kürt halk tarihinde geçmişte ve günümüze kadar Önder bir pozisyon kazanmıştır.

Konuya değinmişken, sizce Kürt halkı Seyid Rıza’nın bu kutsal mirasına yeterince sahip çıkıyor mu?

İzniniz ile bu konuda açık konuşmak istiyorum: Eğer burada bir kusurum, bir yanlışım olur ise beni bağışlayın. Dersim’in ismi –deyim yerinde ise– sakız gibi ağızdadır. Bunu hayatın her alanında görebiliyorsunuz. Sanal dünyada, insanların ve özellikle genç kuşağın mail adresinde isim seçiminde, internet forumlarında kod isim seçiminde, çocuklara isim takma konusunda vs. Herkes en içten Dersim’e sahip çıktığını iddia ediyor ve hatta bu konuda sohbetlerde birbirleri ile adeta yarışıyorlar. Fakat işin özüne indiğinizde Dersim’in ‘D’sini bilmedikleri açığa çıkıyor. Bu çok üzücü bir olaydır. Bir ülkeye sahip çıkarsan, bir toprağa sahip çıkarsan, bir kimliğe sahip çıkarsan o ülkenin, o toprağın ve o kimliğin sosyal, tarihsel ve kültürel mirasına da sahip çıkacaksın. Bu konuda tüm suçu gençliğimize yüklemek istemiyorum. Bir şeyler anlatılmaz ise, anne ve baba bu konuda evladına bir şeyler aktaramaz ise, o gencin sahip çıkması ne yazık ki eksik kalır.

Seyid Rıza’ya sahip çıkıyorsunuz. Seyid Rıza şahsında tüm onurlu, hayatını umutları uğuruna sevinç ile, yüreklilik ile feda etmiş Kürt önderlerine saygı gösteriyorsunuz. O zaman bu ağır yükü kaldırmasını bileceksiniz, o zaman tartışmalara bilgi ve bilinç ile katılacaksınız. Bunu başarmak çok zor değildir. Gençlerimiz bu son 10 yılda kendilerini güzel bir şekilde eğitmişler. Bunun dahasını bekliyorum, umut ediyorum.

Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Söyleyecek sözüm şudur: İnsanlarımız özüne, kültürüne ve tarihine, yani onuruna sahip çıksınlar. Eğer geçmişimize sahip çıkamazsak geleceğimiz yoktur demektir. Özellikle gençliğimize şunu söylemek istiyorum: Yaşlılarımız bugün varlar, yarın yoklar. Onların sözleri, onların anıları birer cevher, birer değerdirler. Gençlerimiz yaşlılarımıza, anılarına ve sohbetlerine kulak versinler. Bu günler, bu imkanlar bir daha elimize geçmez. Yaşlılarımız, insanlarımız bir gün ölüp gidecekler. Ama anılarını yaşatalım.

Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat

Ali Ekber ve Cemila’nın oğlu Rüstem Polat, 1948 yılında sürgün dönüşü Hozat Dikenli Köyü’nde dünyaya gelir. Dikenli Köyü’nde çifçilik yapan ailesine çocuk yaşta yardımcı olan Polat, çocukluğunu Dikenli Köyü’nde geçirir. Ovacık’ta 5 yıl yatılı bölge okulunda eğitim alan Polat, 1965 yılında Elazığ’a yerleşir. 1993 yılında Almanya’ya yerleşen evli ve 4 çocuk babası olan Rüstem Polat bugün ailesi ile beraber Almanya’nın Mainz kentinde yaşıyor.

NİHAL BAYRAM/ RÜSSELSHEİM]

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA


http://www.yeniozgurpolitika.org/?bolum=haber&hid=40270

________________________________________________________________________________________


Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 242
Bütün postalar: 602
Bütün kullanıcılar: 695
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
  Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.  
 
Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono. Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden