Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono.
   
  SIMA XÊR AMÊ! DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ!
  PLATFORUM (şifreli)
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

******** SIMA XÊR AMÊ KURŞİYE WERENAYİŞİ ******** ***** DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ *****

PLATFORUM (şifreli) - Dersimliler ne istiyor?

Burdasın:
PLATFORUM (şifreli) => DERSİM ve DERSİM SOYKIRIMI => Dersimliler ne istiyor?

<-Geri

 1 

Devam->


Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
17.09.2009 23:46 (UTC)[alıntı yap]


Dersimliler ne istiyor?



Pazar, 13 Eylül 2009

Elif ORHAN


D.Ali Küçük’le Söyleyşi: Dersimliler ne istiyor?


Yazar arkadaşım Sayın D.Ali Küçük’le Dersim News icin yaptığım bu ropartaji şimdilik bilinmiyen nedenlerden dolayi orada yayınlanmadı.Dersim News okurlarından ve yazar arkadaşımdan özür diliyorum. Bu ropartaji Kürdistan aktüel okurlarıyla paylaşıyorum..

--------------------


Elif ORHAN; Sayın Dursun Ali Küçük “Dersim sitelerine durmadan saldırı var „diyeceğim“ ancak malum çevreler „Dersimli“ hiç bir oluşuma tahammül edemiyorlar..Hal buyken , sanki Dersim cephesinde hala net bir birliktelik de yok..Mesela „Kürt açılımı, yol, bilmem ne açılımları-çözümleri“ tartışılırken Dersimlilerin kendilerini bu tartışmanın içinde görmemeleri var..Siz bu konu da ne düşünüyorsunuz?

Dursun Ali: Başta röportaj ve görüşlerimi söyleme imkanı sunduğunuz için Dersimnews ve size teşekkür ederim.
Bana kalırsa kendilerini ister Kürdistanlı görsünler ister görmesinler bir bakıma tartışılan ve üzerinde çeşitli görüşler söylenen, politikalar geliştirilen çözüm onları çok yakında ilgilendiriyor kanısındayım.
Nasıl düşünürlerse düşünsünler kendilerini dışında tutamaz ve düşünemezler.
Çünkü olumsuz ve olumlu gelişmelerden uygulamalardan doğrudan etkilenecekleri kanısındayım.
Dersimliler kendilerini TC’nin devlet eliyle geliştirdiği çözüm içinde görmüyorlar.
Kürdistan cephesinde ise Kırmançki- Zazaki dil ve kültürel kimlikleri kabul ediliyor görünse de şimdiye kadar özgünlüklerini pratikte gözetleyen samimi bir yaklaşım görmediler.
Dil konusunda bile sadece Kurmancanın öne çıkarılması, 12 Kürdistani TV nin Kurmanca ya esas olarak tercih etmeleri, yayın, basın ve hayatın diğer alanlarında aynı şeyi görmeleri; soruna ilgisiz görünmelerine yol açıyor. Nasıl Türkiye’de tek dil varsa Kürdistan içinde zihniyet olarak tek dil var. Bu yaşamın diğer alanlarında görülüyor; Dersimliler ve Zazaları yaralayan bir durumdur.
İşin tarihsel ruhsal ve psikolojik boyutu var. 1938 soykırımına kadar Dersimliler genelde “ayrı”(Koçgiri de dahil edilebilir, çünkü yakınlıkları çoktur), bir nevi “bağımsız” yaşadılar. Sonrası ise TC egemenliği ve yoğun asimilasyon ve inkar çabasıdır. Genelde Kemalistlerde ve reel sosyalizmi savunanlar yani Rusya ile birlikte yüzünü doğu sosyalizmine dönenlerde birlikçidir. PKK başta olmak üzere Kürt hareketlerinin çoğu birlikçidir. Aslında istenen tekliktir. Dersime bu dayatıldı.
Dersimliler ikisine de ilgi duydu, katıldı ve sonuçta bazı hayal kırıklıkları ile karşılaştılar. Yerelliğinin bir nevi önemsenmediğini ve özgünlüğü ve dilinin unutulmasına bir nevi hizmet ettiğini gördüler.
Sosyalist kıbleler çöktü. PKK kıblesi ise İmralı oldu. Seyit Rıza ve Şeyh Sait gerici ve hatta TC’yi onların baştan çıkardığı, gerici oldukları, öyle yapmasalarmış, Kemalizm bir nevi sanki soykırım ve inkara yönelmeyecek tezleri geliştirildi. Dersimlilerin sevmediği Mustafa Kemal övülmeye başlandı.Bunları insanlar görüyor ve izliyor.
Kırmançki-Zazaki nin dil, kültür, kimlik olarak Kürdistan çözümünde ne kadar hayat bulacağı kaygısı taşıyorlar.
İlgisiz kalmamalarını ve sorunların çözümüne doğrudan taraf olmalarından yanayım. Böylesi tavırlar pozisyonlarını güçlendirir.
İşler olsun bitsin ve ne çıkarsa çıksın demek kesinlikle doğru değil.

Elif ORHAN; Dersimliler sesiz kalıyorlar sizce bir neden var mi? Ya da bunu nasıl değerlendirmek gerekir..Yoksa diyorlar „halimiz neyse o olur, ya da böyle gelmiş böyle gider.“ Bunu mu yaşıyoruz?

Dursun Ali: “ Halimiz neyse o olur ya da böyle gelmiş böyle gider” diyenler sanırım az olur. Daha çok halkın kendi özgünlükleri, kültürleri, dilleri, inançlarına doğru yaklaşmadıkları kanısındalar.
Bu bir kesimi umursamamaya itiyor. Kurtarıcı görünenlerden yuvarlak konuşuyor. Eskiden nasıl sosyalizm gelir her şey çözülür diyenler varsa Kürdistan kurtulursa sizin sorunlarınız o zaman ele alınır diyenlerde var. Devletten zaten söz etmiyorum.
Birçok pratik gördü. Güven bunalımı bir nevi yaşanıyor. Bu halktan kaynaklı değil, devletten ve kendilerini kurtaracağım diyenlerden kaynaklanıyor.
Bu kez sözlere inanmıyor, uygulamalı politikalar görmek istiyor. Herkesi yaptıkları ve yapacakları ile tanımak istiyor. Beklentiler bundan kaynaklıdır.
Öte yandan ters bir durum var. Halk sorunlarını bence kendisi ele almalıdır. Kurtarıcılara ihtiyaç duymamalıdır. Kurtarıcılara ihtiyaç duyan halk ve insanlar kurtarmalık duruma gelir.
Bence gelinen aşamada kurtarıcıların kurtarılmasına ihtiyaç var. O zaman kendi sorunlarımıza, içimize gömülmeden çözüm bulmaya çalışmak en doğrusudur.
Sessizliği bozmalıyız. Çünkü aslında bizde tartışılıyoruz. O zaman devrede olmalıyız. Yarın bir şeyler uygulandığında bunu beğenmiyoruz hakkımızı kendimizde bulamayız. Bir şeyler yapmalıyız ki sözümüz para etsin ve dinlenebilelim.

Elif ORHAN; Siz otuz beş yıldır devrimci mücadelenin içinde bulunuyorsunuz..Yirmi yıl zindanda kaldınız, çıkan bir çok kitaplarınız var, siyaseti yakında izleyen-içinde yaşayan birisiniz. Dersimliler bu son günlerin tartışmaların içinde ne kadar olmalı, ya da yeterince içinde oldukları için „bu kadar yetti mi“diyelim??

Dursun Ali; Dersim halkı çok acılar çekti. Acıları yanında direndi ve mücadele etti. Yanlışlar olsa bile mücadele eden insanların doğruları da var. Her şeylerini silip atamayız.
Kürdistan kavramı ekseninde düşünmek ve hareket etmekte yarar var. Coğrafya adlandırmamız bu şekilde olursa iyidir. Dil ve kültürel ortaklıklar var.
Devlet bile bugün Kürtler ve Zazalar diyor. Örneğin Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürt dili ve edebiyatı bölümü açılıyor. Bu çalışmanın sorumluluğuna atanan “her üç lehçeden” çalışma yapacaklarını ve geliştireceklerini belirtiyor. Kırmançki-Zazaki’ye de yer verecekler. Şırnak, Hakkari, Bitlis, Tunceli ve Dicle üniversitesinde benzer çalışmaların olacağını söylüyor. Ne düşünürsek düşünelim, bu gün demokratik açılım, Kürt açılımı, “yol haritası” vb çözümlerin içinde Dersimliler de var. Kırmançki-Zazalarda var.
Kırmançki-Zazalar buna nasıl seyirci kalabilirler. Belli düzeylerde dil ve kültürel haklardan söz ediliyor. Ne kadar hayata geçirileceği taraf olmaya ve çözümde yer almaya ve kendi çözümüyle katkı sunmaya bağlıdır.
Devletin mevcut adımı “çözüm” değildir. Ama bir zeminde çözüme sunar. İsteseler istemeseler de kendi yapmak istedikleri dışında bazı gelişmelere ortam açılmış olur.
Kırmançki-Zazalar bu noktada dil ve kültür konusunda bile seyirci kalamazlar. Karşılıklı çözümler nasıl gelişir göreceğiz. Anadilde eğitim ve kültürel haklar derken Kırmançki-Zazalar da kendi özgünlükleri ile örgütlenmeli ve devletinki, çözüm olmasa bundan yararlanmasını bilmesi çök önemlidir.
Kırmançki-Zazalar Kürdistan tarafıdır. Bu tarafta taleplerini özgünlükleri ile ifade ederlerse daha sağlıklı sonuçlara ulaşırlar. Hiç kimse Türkiye ülkesi ve Türk tarafı olarak kendisini sunmayacağına göre Kürdistan olarak yaklaşmak tarihsel ve güncel anlamda doğru olandır.
Hem doğru olan budur, hem de iki arada bir derede kalmamalıyız. Bu farklılıklarımızı, özgünlüklerimizi, farklı İnançlarımızı yok etmez. Bunlara gerekli gibi sahip çıkarak yapmalıyız.
Tıpkı Özgür Kürdistan federasyonundaki gibi. Orada ağırlıklı Soranlar ve Kurmançlar var. Bu federasyonda Soranlar daha fazladır. KDP Soranları ihmal etti, Soranca ya doğru yaklaşmadı. Sol ve sosyalist düşünceler, liberal yaklaşımlar ağırlıklı Soranlar içinde ortaya çıktı.
KDP, Barzanilere ve Behdinana ağırlıklı dayandı. Behdinan Kurmanclardan oluşuyor. Soranlar nüfus ve coğrafik olarak daha fazladır.
Gerekçeler farklı olsa bile sosyolojik, dil vb farklılıklar YNK’nin ortaya çıkmasına yol açtı.1995’te ikisi savaştığında Soranların yoğun olduğu iller YNK, Behdinanda KDP’nin elinde kaldı.
Bence bizim durumumuz Soranlarla Kurmançların durumuna benziyor. Kuzeyin gerçekliği farklıdır. Burada Kurmaçlarla, Kırmançki-Zazalar var.
Tek dil, tek kültür saçmalıklarını Kemalist rejim altında yaşadık. Kürdistan’da tek dil ve tek kültür ve tekleri uzatanlar da Kemalizm’in Kürtçesi olur. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu tutuma karşı tavır alınmasını doğru buluyorum.
Haklar ve anadilde eğitim, kültürel ve kimlik hakları vb denilince iki kesimde ortaklık içinde kendi gelişmesini yaşamalıdır. Ortak yanlar ve gönül bağları böyle özgürlük ve demokrasi yaklaşımı içinde yerini bulur. Kalıcı birliktelikler bu şekilde oluşabilir..
Özgür ve demokratik federal Kürdistan’a kırmançki-Zazalar bir nevi kendi özgünlüğü ile federatif bir yapı oluşturabilir. Yoğun oldukları yerlerde bunu gerçekleştirebilirler. Dersim ve Dersimce deyip ipleri koparmak ve ortada kalmak bana mantıklı gelmiyor. Özgünlükleri ortaklıklarımızla birlikte yaşamayı tercih etmeliyiz

ELIF ORHAN; Demokrasi istiyoruz. Bunu dillendirmek yetmediği açıktır, peki bunun için nasıl bir yol Dersim cephesinde izlenmeli? Böyle sesiz bir geçiş Dersim halkına-coğrafyasına bir şey getirmediği açık da, sessizlikte hala hakim, siz Dersimli bir devrimci olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dursun Ali: “Ağlamayan çocuğa kimse meme vermez”.
Demokrasi bir çok kriterleri yanında birlikte yaşama sanatıdır. Mücadele ile tabana ve halka dayalı hayat bulur. Özgürlüklerden yana olmakla sağlanır. Hem demokrasi hem özgürlükler, ikisi içinde mücadele etmeliyiz. Başkalarının özgürlüklerine de saygılı olmalıyız.
Yerel de örgütlenecek demokrasi bütün Dersimlileri kapsamalıdır. Şehrin bütün sorunlarından, kimlik ve kültürel kurumlaşmalara ve dilimizi, kültürümüzü, Rea Haq olan inancımızı geliştirmeye kadar her işe el atılarak yapılabilir.
Herkesin özgürlüğüne saygılı olunduğu kadar, özgürlükleri kullanan ve bu uğurda mücadele edenlerin sorumlu davranmasında fayda var.
Başta eskiden beri olduğu gibi, sorunumuz TC egemenliği ve sömürgeciliğiyledir. Üniter ve katı merkeziyetçi devletle ve hele bu devlet sınırları içinde çok kimlikler ve kültürler varsa demokrasi gelişemez.
Demokratik ve özgürlükçü bir anayasadan yana olmalıyız. Bu anayasa şimdiye kadar olduğu gibi Türk milliyetçiliği ve faşizminin örgütlenmesi, ırk cumhuriyetini savunan bir anayasa olmamalıdır. Çok kimlik ve kültürlülüğü savunan bir anayasa gerekiyor.
Son yıllarda Cumhurbaşkanı ve bazı yöneticiler farklılıklar zenginliğimizdir diyor. Bu laflan olmaz.
Anayasanın değiştirilemez iki maddesi veya maddeleri var:
Birincisi Tük milliyetçiliği, faşizmi ve ırkçılığı koruyor. Faşizm ve ırkçılık demokratik anayasalarda yasaktır. Türkiye anayasasında konulan maddeler ve uygulamalarla serbesttir. “Milletin ve devletin bölünmez bütünlüğü” derken tek millet, tek dil, tek kültür, tek inanç yani tekler dizisi amaçlanmıştır.
Kimlikler ve kültürler için bu tür maddelerin mutlaka değişmesi lazım.
İkincisi; Kemalist cumhuriyetin kuruluşundan beri yer alan sahte laikliktir.
Laik ve demokratik ülkelerde devletin resmi dini yoktur. Türkiye’de resmi din devletin dinidir. Diyanet işleri başkanlığı devletin memurudur. Bu sahte ve yıllarca Alevi vb inançları yok sayan eritmeye çalışan laikliğe karşıyız, şeriata karşıyız adı altında benimsetme ve özümsetme yaklaşımı var.
Bu laiklik, laiklik değildir. Ordu anayasanın değişmez maddeleri ile asıl iktidarı sürdürüyor.
Üstelik bu laiklik politikası kuruluşundan bu güne kadar Rea Haq olan inanış ve kültürümüzü inkar ve yok etmeye çalıştı.
Çözüme yol açılması için başta zihniyet ve anayasanın mutlaka değişmesi lazım.
Kürdistan tarafını ve burada yaşayan halkı muhatap almayan ve üstten pişirilen devlet açılımı asıl çözüme yol açmaz.
Fakat buna rağmen çözüm için zemin çıkar ve bundan yararlanılabilir. : örneğin Fetullahçılar Kürtçe TV kuruyor. Ortamdan yararlanarak Kırmançki-zazaki konuşanlarda TV vb şeyler kurabilirler. RTÜK farklı dillerde özel ve radyolarda yayın yapılması için çalışmalara başladı.
Mardin Artuklu Üniversitesi Kürtçe Dil ve Edebiyat bölümü oluşturdu. “üç lehçeye” yer vereceğini söylüyor. Muş, Şırnak, Bitlis, Tunceli ve Dicle Üniversitesinin benzer bölümler kurmaya hazırlandığı belirtiliyor.
Dersimliler girişimde bulunarak bu bölümün açılmasını hızlandırabilir. Yetersiz olabilir, anadilimizde eğitim istemek esas olsa da Kırmançki- Zazacanın geliştirilmesini kim yaparsa reddetmemeliyiz.
Üniter “demokratik cumhuriyet” istemiyoruz. AB’yi oluşturan demokratik cumhuriyetlerin hiç biri katı-merkeziyetçi ve üniter değildir. TC, üniterlikle ve yeni demokratik bir anayasa yapmadan “Kürt açılımı” ve “Alevi açılım” yapmak istiyor.
Kimliğimizi ve inancımızı yüzyıla yakın bir süredir inkar eden bir devlet, Kürdistanlılar ve Alevilerden açık özür dileyerek işe başlayabilir. İnkar siyasetini ve yok etmeyi terk etmeden devletin lütfü ile bazı kırıntılar sunarak bizleri yeniden özgürlüksüz bırakmasına müsaade etmemek önem taşır.
“Devlet Kürdü” ve “devlet Alevisi” olamayız.
Demokrasilerde farklılıkları ile herkes birlikte yaşabilir. Bizde farklılığımız ile yaşamak ve tanınmak istiyoruz.
Sürece ilgisiz kalmak ne kadar yanlış ise sürecin dışında kalmakta yanlıştır. Öncelikle karşılıklı savaşın bitirilmesi, sona erdirilmesi ve barışın sağlanması için çalışmayı sürdürmekte önem var. Kimlikler ve farklılıklar tanınsın, anadilimizde eğitim hakkına sahip olmamızın güvenceye alınması için çalışmalıyız.
Hala gerçek bir çözüm gelmez. Barışı sağlamak, demokrasiye geçiş yapmak ve çözümün yolunu açmak için katkıda bulunmak hayati önemdedir.
Dersimlilere düşen katkı sunacak ve devreye girecek bir yaklaşıma sahip olmalarıdır, şahsen bunu beklerim.

ELIF ORHAN; Dersimlilerin söz söylemesine de göz açtırmıyorlar.. Dersimlilerin bir araya gelerek kurumlaşması, Dersim’e dair konuşmaları, oluşumların olması tabii ki değerlidir, ancak onların önüne ket çekmek için çabalıyorlar... Özelikle İmralıda gelen emrivaki talimatlarla gözler Dersim’e yeniden çevrilmiş..Dersim’i inşa, yok Dersime akademi kurma,Yine Dersimlilerin ihanetçi olarak gördüğü Diyap Ağayı yeniden Dersimle anması, sevdirmeye kalkmasının arkasında karanlık -alavere dalavereler var..Siz bu konuda ne diyorsunuz? Yani neden aniden “Dersim” dediler? Dersim’i yeniden keşfediyorlar..! Halbuki yıllar yıllı aynı kişinin Dersim’i yermek-cezalandırmak için söylediği ciltlerce kitapları var.(.gerçi hiç kimse onun eline kağıt-kalem aldığını görmedi, onun her söylediği kayıda geçip kitaplaştırması vardı.)

Dursun Ali: öncellikle Dersimliler sorunlarına sahip çıktıkları ve kendileri olmaya çalıştıkları için dillerine, kültürlerine ve İnançlarını gündemleştirdikleri için, sözde Dersime sahip çıkmalar, dersim üzerine söylemler başladı. Sorunlarına sahip çıkmadın mı, özgünlüklerini yaşayıp dayatmayı gündemleştirmedin mi kimse seni konuşmaz.
Dersim festivalini Dersimliler daha öncede yapıyordu. PKK bir Dersim festivali düşünmez. Dersimlilerin dersim festivali yapması ilgi çektiği için Başka Dersim festivali gündemleştirildi. Oysa Dersimin Özgünlerini, kültür ve yerelliğini, geleneğini vb yansıtan festivale her siyasetten olan katılabilir. Festivalleri bile tek çizgi ve politikanın egemenliğine koymak yanlıştır.
Buna karşın Dersimi, yapsalar da yapmasalarda gündemleştirmelerini olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Dersimlilerin yıllarca süren ısrarlı tavırı buna yol açıyor. Bunu da Dersimliler değerlendirebilir.
Örneğin Öcalan son avukat görüşmelerinde Dersime vurgu yapıyor. Kaymaları önlemek içindir. Bu görüşmelerde Dersimde “ kültür akademisi”, Alevi merkezi kurun diyor.
Buyursunlar kursunlar. Halk bunu unutmasın. Her konuda Öcalan’ı dinleyenler bu konuda da dinlesin. Kurarlarsa ben desteklerim. Unutmayın sözlerine sahip çıkmalarını kendilerinden isteyiniz.
Sorunuzun başka notalarına gelince; PKK’ de Dersimlilere yönelim ve özel olarak “kışla kültürü” kitabının Dersim özerine yazılması PKK’ deki Dersimlileri sindirmek içindir. Kışla kültüründe Dersim birinci sırada olsaydı Dersimde bu kadar direniş ve mücadele olamazdı. Herkes bilir ki mevcut şehirler içinde Dersim en çok direnen ve mücadele eden, acı çeken yerlerden biridir. Bir Elazığ, Erzincan, Malatya vb yerler kışla kültüründe ön sırayı tutmuyor da niye Dersim?
PKK ilk yıllarında en çok kadro çıkardığı yerlerden biri Dersim’dir. Daha doğrusu Kürdistan’ın kuzey kuzeyidir. O zaman Türkiye soluda burada önemli bir güçtü. Kabaca söylersek devlete muhalif olan güçler açısından Dersim o zaman ön sırayı tutar.
Lübnan ve Suriye’ye PKK geri çekilme yapınca sorunlar tartışılıyor. PKK 2. kongresinde Öcalan divana seçilmiyor. Öcalan’ın amacı tek kişilik yönetim kurmaktır. Bu konuda Esad , Stalin, Mustafa Kemal örnek alınıyor. Otokratik ve tek kişilik ve tek belirleyici olmasına en çok Dersimli kadrolar karşıdır. Çetin Güngör o zaman “demokratik PKK”yi savunuyordu. Yine başka Öcalan’a muhalefet eden ve farklı düşünen genellikle Kuzeyin Kuzeyinde yer alan kadrolardır.
Öcalan ve PKK muhalifleri bastırınca en çok Dersimi hedef yapar ve Dersim şahsında “kışla kültürü” kitabı yazılır. Bununla Dersimliler en çok konuşulandır. Tunceli kişiliği diye mahkum edilirler. Ben o zaman içerdeydim. Sonra bu durumlar bize kadarda yansıdı. Dersimliler artık Kemalizm, Kemalist entrikacılık ve kışla kültürü onlar şahsında mahkum edildiği için yan yana gelmekten bile çekinir olmuştur.
Oysa ilk dönemlerde durum böyle değildi.
Anlaşılması için Zindan çıkışlı kişilerde bir ara gözden düşürüldü. Zindan direnişleri biliniyor. Oysa zindanda çıkanlarda bu direnişlerde yer almış, devlete ve uygulamalarına karşı direnmiştir. 91’den sonra zindandan çok arkadaş çıktı. Mücadeleye katıldılar. Öcalan’ın tek kişilik sistemi hoşlarına gitmedi. Bunun için rehabilite edilmiş kişilikler, zindan çıkışlıları hedefleyen zindan konferansı ve çözümlemeler bunlar üzerine yapıldı.
Oysa bakıyorum, Öcalan yakalanınca zindanın ne olduğunu anladı. Daha Türkiye’ye varmadan uçakta “hizmete hazırım” dedi. İşkence görmeden bir oda dolusu, 43 klasör ifadeleri ve itirafları var. Biz Mustafa Kemal zihniyeti önünde eğilmedik. O Mustafa Kemal’i Fransız devrimcilerine benzetti, kemalizmi güncelleştirelim dedi, en son demokrasi üzerine bile konuşmayan Mustafa Kemal’i demokrat yaptı. Seyit Rıza Pirimizi ve Şeyh Sait efendiyi gerici ilan etti.
Bazen acayibe gidiyor, bizler cezaevinde direndik, bizi o kadar eleştirdin, bari sözlerine sahip çıksaydı. Nerede?
Dersimlilerin hedef yapılması esas söylediğin nedenledir. 1999’da bir not İmralıdan göndermişti. 10 kişiydik. Bu on kişi bir masa etrafında oturmuş bu notu okuyorduk. Sanırım oturanların yarısı Dersimliydik. Notun bir yerinde “Dersimlilere dikkat edin” diyordu. Dersimliler olarak birbirimize bakıştık. Hoşumuza gitmemişti. Bunun üzerine hiç konuşmadık.
Dersimliler Öcalan üzerinde iz bırakmıştı. 1999’da söylediklerini en çok Dersimlilerin kabul etmeyeceğini biliyor. Zaten bu yıllardan sonra ilk tavırlar Dersim ve Amed, Erzurum eyaletlerinde kalan arkadaşlardan geldi. Tavırlar sesli ve sessizce gerçekleşiyordu.
Şuna tanık olmuşum; ister Türkiye solu, ister PKK vb de olsun Dersimlilerin farklı özellikleri vardır. Ve bu, özelliklerini her şeye rağmen yansıtırlar. Öcalan’ın söylediği gibi bu özellikler Kemalist özellikler değildir. Zaptı rapt altında tutulmayı sevmezler. Dersimin geçmiş tarihi geleneğinden gelen bir davranıştır bu. Bu ve buna benzer farklılıklarını ortama doğal olarak yansıtırlar.
Kırmaçki-zazaki ekseninde oluşan gruplar ve çevreler, siteler var. Önceden pek dikkatimi çekmiyordu. Baktım onlar bir şey söyleyince başta PKK olmak kaydıyla hemen hedef yapıyorlar. “Bizi bölüyor ve ayırıyorsunuz, dersimcilik, zazacılık vb yapıyorsunuz” türünden neredeyse düşmandan sayma yaklaşımı var.
Kırmançki-Zazaki sitelerine yazmamın bir amacıda budur. Bu tür düşmanlık ve dışlayıcılık ve tecrit uygulamayı güden zihniyeti kırmaya hizmet içinde yazıyorum. Söylediklerini beğenmeyebilirler, normal ölçüler içinde eleştirsinler. Hatta kimileri beğenmeyebilir. Ama bu, düşmanlık yapması, uç tanımlamalar yapmasını gerektirmez.
Kırmançki- zazaki ekseninde oluşan arkadaşlar ve çevrelerden istediğim benzer bir dille düşmemeleri, demokratik ölçüler içinde kendilerini savunmaları ve görüşlerini söylemesidir.
PKK’yi eleştirirken, PKK’ninde Dersim için olumlu şeyler yaptığını görmeleri iyi olur. Hep olumsuzlamak doğru olmaz. Eleştiriler doğru ve yanlışları ile olmalıdır. Tek başına negatif yaklaşmak halkta sempati yaratmaz.
Türkiye soluna ve Dersimdeki yapılanmalarını değinmiyorum.Onlar Avrupa sosyalizminden çok doğu sosyalizmini izlediler. Doğu sosyalizminin bu gün ne durumda olduğunu herkes görüyor. Buna karşın onlarında her şeyini kötülemiyorum.
Hem Kürdistan hareketleri hem de Türkiye solu dediğimiz hareketlerin Dersime katkıları olmuştur. Direniş ve mücadele kültürü ve bazı şeylerin kazandırılmasında yararları da olmuştur.

Elif ORHAN;Diyoruz ki;”Dersimliler tavırlarını açıklayabilirler, kırmançki-zazalar ile ilgili demokratik haklar”..Mesela bunları hangi şekilde duyurmalılar ki, yaptırım etkisi olsun?

Dursun Ali: Öncellikle herkesin, herkesimin, her farklılığın kazanacağı ortak bir yaklaşım ve taraf olmayı önemsiyorum. Kimse tek olarak kazanamaz. Hep birlikte kazanmak esastır.
Sorunun ismi Kürt sorunu olarak herkes belirtiyor. Kürdistan coğrafyasında yaşıyoruz. Dersimlilerde Kürdistan tarafıdır.
TV ŞEŞ geliştiğinde sadece Kurmancaya değil, yeterli olmasa da Kırmançki-Zazakiyede yer verdiler. Bazı üniversiteler sanırım benzer bir uygulamaya gidiyorlar. Devletin çözümü bile Dersimi kapsıyor. Kürdistan parti ve hareketleri de söylem olarak benzer bir yaklaşıma sahiptir. Zazaki-Kırmançkiyi yok saymıyorlar. Ama gereken önemi vermiyor, farklılığı fazla önemsemiyor. Bir kesimi Kemalistlerin birlik yaklaşımını neredeyse dillendiriyor ve benzer.
Dersimlilere düşen Kırmançki-Zazalara yanlış yaklaşımlara ve önemsemeyen tutumlara karşı olmasıdır.
Kürdistan sorununun çözümü içindeyiz. Kırmançki-zazalarda bu mücadeleye yoğun olarak katıldılar. Emeğimize sahip çıkmalıyız. Yanlışlıklar ve dikkate almayan tavır ve uygulamalara karşı olmalıyız.
Aynı coğrafyadayız ve aynı savaş ve zorluklar ortamını paylaştık. Birlikte mücadele ettik. Ben şahsen emeğime sahip çıkarım. Kendimde dahil bu konudaki hatalarımı ve genelin hatalarını düzeltmek için çaba harcarım.
Bu kısa vurgulamadan sonra Kirmaçki-Zazalar genel olarak Kürdistan tarafıdır. Genel ve ortak talepler de Kürdistan’da yaşayan herkesle birlikte hareket etmeliyiz.
Çözüm sancılı ve zorlu olur. Sabote etmek isteyenler çıkar. MHP ve CHP açık olarak bu rolü oynuyor. Ordu sesini çıkarmıyor ama tam iknada olmamıştır. Ergenekon vb çete örgütlenmeleri, kirli savaş uygulayıcıları provoke etmek için çalışır.
Barışa ve demokratik gelişmeye katkı sunacak sabırlı bir yol seçmek en doğrusudur. Kürdistan tarafı tek PKK değildir. Sorunun muhatabı olarak tek İmralıyı göstermek oldukça yanlıştır. Hatta çözümü tıkama yaklaşımıdır. PKK’nin gücü belli düzeyde var, dünyada tecrit olmuş, siyasi olarak kabul edilmiyor, “terörist” damgası yemiş vb. PKK bile tek başına başarı sağlayamaz. Tek başına durumu buna müsait değil, Kürdistan halkının çoğunluğunun desteğine sahip değil.Az bir kesimin desteğine sahiptir. DTP oylarının yarısı Kimliğe verilen oylardır. Çözüm isteyen çoğunluk PKK’yi desteklemiyor. Çöğunluk dediğim kesim ise genellikle örgütsüzdür.
Çözüm modeli için geniş bir ortaklık kurmak esas olmalıdır. DTP, HAK-PAR,KADEP, Kürdistanlı sivil toplum kuruluşları, aydınlar, Alevi kuruluşları, Kırmançki-Zazaki sivil toplum kuruluşları ve çevreleri, farklı azınlıklar vb çözümün asıl tarafı ve muhatabı olmalıdır. Dersimlilerde böyle bir çözüme katılmalıdır.
PKK,PWD, Rızgari, adını saymadığım diğer partiler , kişiler vb siyasi muhatap olacak bu oluşumu desteklerlerse başarı şansı oldukça yüksek olur.
Savaşın karşılıklı sona erdirilmesi ve barış ortamının sağlanması, demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesine ortam sağlanması ve çözüme giden yolun açılması noktasında önemli oluyor.
-çok kimlik ve kültürlülüğün kabul edilmesi,
-demokratik bir anayasanın yapılması,
-genel af ilan edilmesi,
-faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması ve hesap sorulması,
-köylerinden ve yerlerinden edilenlerin yerlerine geri dönmesi, bunlara tazminat ödenmesi,
-anadilde eğitimin kabul edilmesi(Kurmanca,Kırmançki-Zazaki),
-Eski yer isimlerinin geri iade edilmesi,
-Devletin Kürdistanlılardan özür dilemesi vb vb
Listeye uzatmak mümkündür. Bu talepler Dersmlilerin, Kırmançki-Zazakilerin ve Kurmançların ve diğer toplulukların ortak talepleridir.
Burada Kırmanç-Zazaların ihmal ettikleri dilleri, kültürleri ve diğer özgünlükleri için örgütlenebilir. Bu talepler vb talepleri mücadele edip bir çözüme kavuşturduğunda hatta çözümden önce bazılarını hayata geçirebilirler. Bu açılımla beraber “Alevi açılımı” da gündemdedir. Dersimliler ve Aleviler inanç özgürlüğü temelinde inancına sahip çıkacak özerk örgütlenmelere gidebilir. Kendi bölgelerinde sivil kuruluşları, şehir,köy, inanç kuruluş ve örgütlenmelerini demokrasi kriterleri içinde geliştirebilir.
Dersimliler yerelde kendi demokrasilerini kurabilir. Her alanda kendilerini sorunlarını çözmek için ihtiyaca göre örgütleyebilirler.
Bizim için ayrı çözüm gündeme gelmeyecektir. Dersimliler, Kırmanki-Zazalar bu çözümlerin içindedir. Kendi çözüm modelini Kürdistan tarafı olarak, yer alarak ve katkı sunarak ancak geliştirebilirler.
Yukarıda söylediğim ve daha söyleneceklerle ancak çözüme giriş yapılır, ya da kapısı açılır, gerçek çözüm hemen gelmez. Yeni başlar.
Bütün bunlar yanında küresel düşünüp yerel yapmamız lazım. Bu günkü dünyada önemle üzerinde durulacak noktalardan biride budur.

Elif ORHAN;Yine başka bir örnekle yola çıkarak; Dersim dernekleri Almanya- Bonn’da bir festival tertiplediler.Onlara karşı hemen apar topar aynı gün-tarihte Almanya’nın başka yerinde Dersimlilerin öncülüğünde Apocularda bir Dersim festivali yaptılar.. fedarasyonun festivaline kitlenin gitmesini engellediler, karalamalar-tehditler acayip oldu..Şimdi bunu nasıl değerlendirmek gerekir?..Art niyet açık..Başka zaman da değil, aynı gün-saat de yapmaları, Dersimlilerin arasında Bonn’daki festivali karalamaları.Olmadık yakıştırmalar yapmaları üzücüydü..Ve bunu da Dersimlilerin eliyle yapılması daha acı verici..Örneğin Bonn’daki festivalde yalnızca Dersim’e yönelik foto-amblem-konuşmalar-klamlar varken diğer festival Apo-Apocularin gecesi haline gelmeside başka bir nokta..Siz bu konuda ne diyorsunuz?

Dursun Ali: İlk göze çarpan durum şu; burada Dersimliler Dersimlilere karşı çıkarılmak istendi.
İkincisi, dersim dernekleri ve fedarasyonu kaç yıldır Dersim festivali düzenliyordu. Katılmak istemeyebilirler. Ama aynı gün ve saatlerde ayrı bir festival düzenlemesi “Dersim benimdir kimseye vermem” yaklaşımıdır. Oysa Dersim hala Türk sömürgeciliği altında esarettir.
Üstelik Bonn daki festivali CHP yani Kemalist, Tuncelilerin festivali olarak damgaladılar. Oysa Kemaliz mi günceleştirelim diyen ve Mustafa Kemali demokrat, jakoben ilan eden, aslında Mustafa Kemal iyiydi, çevresindekiler İngiliz oyununa geldi diyen Öcalan’ın kendisidir. Özlü ve sahte biçimiyle Dersimliler genellikle Mustafa Kemali sevmez. Bu da önemlidir. Çünkü kemaliz mi sorgulamalarına şu veya bu şekilde tavır almalarına yol açıyor.
Dersim soykırımdan sonra 20 yılı aşkın bir sessizlik oldu. Daha önce Dersim Osmanlı ve TC’ye muhalifti, direniyordu. 20 yıldan sonra gelişen muhalefette Dersim fazlasıyla yerini aldı ve muhalif duruşuna yine kavuştu.
Aynı gün ve saati seçmeleri Bonn festivalini sabote etmek içindi. Bırak Bonn’a gidenler festivalini yapsın, gerçekten Dersimin özgünlüğüne sahip çıkıyorlarsa ayrı bir zamanda düzenleyebilirler.
Üçüncüsü bir festivali bu kadar siyasileştirmek anlamını bozmak ve daraltmaktır.
Oysa doğru olan Dersim festivaline Dersimlilerin hepsi katılır. Kendi otantik kültürü, geçmişi, inancı ve kültürel değerleri ön plana çıkarılır. Festival asıl Dersimin ismini değiştiren, soykırım yapan, bu gün barajlar yapıp Dersimi Dersim olmaktan çıkaran, dilimize ve kültürümüzü, inancımızı yok edenlere, inkar edenlere karşı duruş sergileyebilir.
PKK hala eski hastalığını sürdürüyor. Dersimlilerin çoğunluğu yanında değil, ikna ediyorsa gitsin onları örgütlesin. Dersimliler tek renk olmayı kabul etmezler. Tek çizgi, tek lider, tek doğru ideoloji ve tekler dizisi Kemalizm’e aittir. Sorunlarımız esas olarak buradan kaynaklanıyor. Yeni tekler ve en dizisi yaşamak istemeyiz.
Dersimde PKK vardır ve diğerleride olacaktır. Herkes örgütlenebilmeli, görüşlerini ve politikalarını ortaya koymalıdır. Düşünce özgürlüğü, demokrasi, özgürlük istiyorlar ve Öcalan dünyada herkesi aştığını söylüyor. İnsana sormazlar mı dünyada herkesi aşanlar bu kadar dar ve bencil yaklaşabilir mi?

Elif ORHAN; Görüyoruz ki ; Apocular da artık Dersim sorununu, farklılığını istemeyerek de olsa kabul ediyorlar.. Bunun için de çalışıyorlar.. Apocular kendileri dışında Dersim için başlarını kaldırana da izin vermiyorlar, bin bir entrika-dalavere çeviriyorlar .Önümüzdeki günlerde bu yapılan çözümde sizce “Dersimliler bizde varız” nasıl demeliler mi?

Dursun Ali: Apocuların Dersim sorununu, Öcalan’ın son avukat görüşmelerinde sıkça Dersime yer vermesi, dersimde kültür merkezi, Alevi merkezi, Dersimin tarihi direnişini vb kabul etmesi bence bir bakıma iyidir. Farklılığını vurgulamak anlamına gelir.
Bununla birlikte “Dersimliler Seyit Rıza’yı anlamıyorlar” diyor. Her şeyi kendisi anlıyor. PKK’deyken bizlere de diyordu anlamıyorsunuz, Türk medyasındakiler anlıyor siz anlamıyorsunuz. Şimdi aynı şeyi kalanlara ve DTP’ye söylüyor. Ya insanlar geri zekalı anlamıyor veya kendisini anlaşılmaz kılıyor.
Dersimliler Seyit Rıza’yı anlamayacak, ya kim anlayacak? Yeterince birbirimizi tanıdık. Dışarıdan bakınca artık bu tür şeyler çok garip geliyor.
Çatışma ve kavga ile sağlanan üstünlükler geçicidir. Daha şimdiden insanların çoğu bu tür davranışlardan bıkmıştır. Çok geçmeden bu tür davranışlar ortadan kalkacaktır. Bu tür davranışlar halka, insanlara ve mücadeleye zarar verir. Bu tür yaklaşımların hiçbir kazancı yoktur. Stalin’de kimseyi konuşturmuyor ve hiçbir muhalefet kabul etmiyordu. Belki geç oldu ama hak yerini buldu.
Bunları anlamalı ve kavramalıyız. Ama siyaset bunlara göre yapılmaz. Bu tür yanlış davranışların tersini yapmak, yanlış yapan zihniyete ortak olmak demektir.
Aman ha! Sakın bunlara göre hareket etmeyelim. Bir bakarsın tersten onlar gibi olmuşsun.
Yine bu tür zihniyet ve davranışlara takılıp sadece yerel demeyelim. Daralmak zarar verici olur.
Dersimlilerin bizde varız demeleri için, kendi özgünlükleri ile çözüm modeline katılmaları gerekir.devlet tarafından ortaya konulan hala çözüm değildir. Olumlu gelişmeler zemin hazırlayabilir. Öcalan’ın 99’dan bu yana ortaya koyduğu çözüm muğlaktır. Çözümün merkezine kendisini koymuş ve bu güne kadar söylediklerinin küçümsenmeyecek bir bölümünü devlet PKK ve Aposuz yapacak.
Ben şahsen federal bir sitem, yapı ve örgütlenmelerden yanayım. Çözüme giden yolu açan girişimleri olumlu bulurum.

Elif ORHAN;Dersim cephesi de asıl Dersimin sahipleri hala suskun.. Çözüme yönelik görüşlerini söyleyebilir, durmamalılar. Zaza-kırmnaçki dil ve kültürel haklarını, demokrasi ve özgürlüklere vurgu yapan bir çözüm yaklaşımı sunabilirler... Bu süreçte sessiz kalmaları iyi değil, herkes tartışıyor, onlar sessiz. Bunun nedenleri sizce ne olabilir?

Dursun Ali: Bence de söyleyebilir ve çözüm yaklaşımlarını sunabilirler.
Bunu, sadece Dersimliler olarak değil, bütün Kırmançki-zazalar ile birlikte yapabilirler.
İki nedeni var; devletin yapacağı açılıma katılmayı uygun görmüyorlar. Bu kaygı ve tavırları doğrudur.
İkincisi, Öcalan’ın sunacağı çözümünde çözüm olmadığını biliyorlar. Bundan uzak duruyorlar. Buna PKK’nin kendi dışında yerelde oluşan oluşumlara yanlış ve dışlayıcı yaklaşımlarını görünce kimle yapacağız sorusu gündeme geliyor?
Yukarda kendi açımdan nasıl yaklaşım gösterilmesini belirttim. Ben düşüncemi belirtiyorum. Nasıl karar verecekleri ve hareket edeceklerini kendileri belirlerler. Onlara akıl verecek durumda değilim.
En doğrusu genel çözüm modeline kendi özgün istekleri ile katılmaktır.

Elif ORHAN; Sizinle bir konuşmamızda bana aynen sunu demiştiniz “Dersimliler Kürt sorunun çözümümden yana olduğunu belirtebilirler, sadece eleştirmek olmaz..” Haklısınız .Tabii ki yalnızca eleştiri ters de teper, ciddiyeti de kalmaz.Aklıma gelen soru su; şimdi bu mu yapılıyor, ya da eksik mi, ya da başka neden var mı ki, bu kadar sesiz olduk?

Dursun Ali: Bir toplumda herkesin aynı düşünmesi ve aynı siyasi görüşte olması mümkün değildir. Yukarıda belirttiğim gibi Kürdistan sorununun çözümünde kendilerini görmeleri doğru olur. Kürdistan sorunu sadece Kurmançların sorunun çözümü değil, Kırmançki-Zazalarında sorunudur. Kendilerini bunun dışında görenlere saygım var, yani coğrafya algıları farklı olabilir. Kimileri aynı yerlere Mezopotamya, Ermenistan ve başka isimlerde yakıştırabilir. Bu da onların düşüncesi. Şahsen bunları dışlayıcı tutum içine giremem. Nitekim Kurmanç ve Kırmanç-Zazalar içinde yaşadığımız coğrafyayı devletin söylediği biçimiyle Türkiye algılayanlarda var.
Demokratik fedarasyon gelişirse,özgürlük ve demokrasi yerleşirse koşullarına ve ihtiyaçlarına göre insanlar kendilerini örgütleyebilir. Anlaşarak, konuşarak, geçmişten gelen çelişkilerini giderek, birbirlerini farklılığına saygı duyarak birlikte yaşayabilirler.
Kemalizmi Kürtleştirmek isteyenlerde var. Bu tür yaklaşımlar güvensizliklere yol açar.
Farklılığı görmeyen demokrasi ve özgürlükten yana olmaz. Hoşgörülü davranmaz.
Bizde gönül köprüsünü sadece kendi içimizde kuramayız. Sadece biz birbirimi anlarız dersek hata yaparız. Atalarımız 1938’e kadar Dersim’de kendine özgü yaşadılar. Bugünkü koşullarda bizim öyle bir lüksümüz yoktur. Üstelik bu gün dünya küçüldü ve çok farlıdır.
-Kırnaçki-Zazaki çevreleri, siteleri, kuruluşları vb, Kürt sorununun yanındayız diyebilmelidir. Algıları ne olursa olsun.

ELIF ORHAN;Dersim cephesinde belli bir netleşmeye doğru gidiliyor, yine de çekinceler ve Apocuların engellemeleri-karalamaları onları etkiliyor. Eleştiri düzeyinde kalıyorlar. Siz başka bir konuşmamızda “Dersimliler ne düşünüyorlarsa, ortak bir açıklama yapabilirler, mücadele ederek sürece dahil olmalılar, yoksa ciddiye alınmaz” demiştiniz..Bu konuda sizinle hemfikirim..Ortak açıklamanın getirisi de olur..Yani “somut ne düşünüyorlarsa açıklamaları gerekir” diyorsunuz....Sizce bunun getirisi ne kadar olur ya da yaptırım gücü var mi? bu konuda açıkçası kaygılarım var. Dersimlileri hem kullanırlar hem de suçluymuşlar gibi yargılarlar, değil mi?

Dursun Ali: Hiçbir çevre, kuruluş, parti kendisini başkasına göre ayarlayamaz. Onu hesaba katar. Başkasından hareketle konuşmaz.
Akılı ve siyaset dilinde olan insanlar kendilerini kullandırmazlar. Her ciddi adımın zorlukları olur. Gelişen ve gelecek çözüm sürecine katılınmazsa veya katılmayan ciddiye alınmaz. Sürece bende dahilim ve ortak hareket etmekten yanayım demek en doğrusudur.
Ortaklık kurmak ve halk güçleri içinde barışı sağlamak ve birlikte taraf olmak siyasetten en doğrusudur. Bunu yapmaya çalışırken bir dizi zorluk çıkacaktır, hemen çok kısa bir sürede gerçekleşmeyecektir.
Ta ilk yıllardan hatırlıyorum; Dersim halkı bize diyordu birlik olun, kavga etmeyin, ayrı ayrı durmayın.
Bence her taraftaki halkın tutumu aşağı yukarı benzerdir.Kim bütün insanları tek parti, grup vb altında birleştirmek istiyorsa kaçınılmaz olarak Kemalizm’e benzer. Tekler dönemi bitmiştir. Demokrasilerde tekler olmaz. Tekliği dayatanlara kabul etmeyelim. Kemalizm’in tekleri bu gün aşılma noktasına gelmiştir. Bundan dolayı devlet kendisini yeniden düzenlemek istiyor.
Kısaca somut ne düşünüyorlarsa açıklamaları ve bunun için mücadele etmeleri doğru olur sanıyorum.

Elif ORHAN;Sayın Küçük gerek Kürt örgütleri, gerekse Türkiyeli örgütlerin Dersim’e getirisini ben açıkçası görmüyorum..Her gelende “kurtaracağız” dediler ve vurdular..Dersim’e hiç getiri de olmadı, aksine enkaza çevirdiler..Şimdi bu yeni yol bilmem ismi ne olursa Dersim’e yeniden bir başka tufan getirmesin de.. Dersim halkı belkide buna kaygı duyuyor diye sessizliğe gömülmüş, sizce doğru değil mi?

Dursun Ali: Kurtarıcılar dönemi aşağı yukarı kapanmıştır. Dar bir çevrenin ben halkı “kurtaraçağım” demesi artık yakışık olmuyor. Halk katılmadıktan ve benimdir deyip yer almadıktan sonra, devrim yapan ülkelerde bile kurtarıcılar yozlaştı,bürokrasi ve halkı ezen bir duruma geldiler. Çoğuda çözüldü, gitti. Kurtarıcılar döneminden katılım dönemine geçtik.
Türkiyeli örgütlerinde, Kürt örgütlerinde Dersim’e faydaları olmuştur. Bir olguyu ele alırken olumlu ve olumsuzlukları ile ele almalıyız. Örneğin Kürdistan hareketlerinin Dersim’de kimlik bilinçlerinin gelişmesinde katkıları olmuştur. Dersimlilerin bu günkü bilinç, kültür vb düzeylerine katkıları olmuştur. Bunun yanında olumsuzlukları vardır. Bunlarda ısrar edildikçe zarar vermeye başlıyor.
Devlet kendi cephesinde tartışıyor. Proje üstten hazırlandı, bunu biliyoruz. Ama DTP ve KCK, Öcalan’ın açıklayacağı “yol haritası” nedir ne söylüyor daha bilmeden uyacaklarını söylediler. Kendisine aydın diyen bazıları da bunu yaptı. Hiçbir ülkede görüşmeler hapiste ve tek kişiyle yapılamaz. Tek kişinin muhatap gösterilmesi, taraf olan siyasi çevrelere ve halka saygısızlık olarak algılıyorum.
Devlet resmi olarak Öcalan’ı muhatap alamaz, almaz. Amaçları bir tarafa bırakıp sadece “Öcalan’ın özgürlüğü” ne kilitlenmek yanlış bir politikadır. Devlet, Ergenekoncular, MİT içerde gizli Öcalan görüştü. Muhatap almıyorlardı ama kullanmak istiyorlardı. Bu durumdan oldukça yararlandılar. Şimdi Kemalizm övgüleri yanında dini övgülerde duymaya başladık. Öcalan Fettullaçıların olumlu yanlarından ve Diyarbakır’da İslam Akademisi kurun demeye başladı. Çünkü şimdi İmralı yönetimi değişti, Adalet bakanlığına bağlanıyor. Dış güvenlik genel kurmaya aittir. Son savaşta ısmarlamaydı, o zaman hedef AKP ve benzerdi, son başlatılan savaşa PKK ve komutanlarının çoğu karşıydı. Dayatmayla başlatıldı. Ağustos 2009’de devletten bir heyet yine Öcalan’la görüştü. Görüşüyorlar ama muhatap almazlar.
Sol örgütlere değinmeyeceğim. Marjinalleştiler. Bırakalım kurtarmayı artık kendilerini kurtaramayacak duruma geldiler.

ELIF ORHAN;Aynı örgüt, aynı adamlar ve aynı önder kişi tekrar yüzlerini Dersim’e döndüler..İyide bunlar daha önce Dersim’i bin bir şekilde, alavere dalavereyle rencide ettiler, Dersimli çocukları-yoldaşlarımızı taş altı ettiler..Ya Hızır şimdi ne oldu da tekrar yüzlerini Dersim’e çevirdiler, yok Dersime dair olumlu düşüncelerinde kaygılarım var, sizce haksız miyim?

Dursun Ali: Kaygı duymakta haklısınız. Bu tür şeyler kitlelerini elde tutmaya ve başka kitlelere hoş görünmek içindir. İnsanlar bir çok tecrübe yaşadılar. Bir şeye hemen inanmazlar, bu kez ne yapacaklarına ve nasıl davrandıklarına bakarlar. Ve yaşananlar onlar için bir tecrübedir, kolay kolay unutmazlar.
Yararları ve zararları gördüler.Buna göre değerlendirebilirler.
Öcalan tutuklanıp İmralı’ya konunca Kemalizm ve geçmiş görüşlerini değiştirdi. Seyit rıza ile ilgili görüşü negatifti. Seyit Rıza ve Dersimlilerin soykırıma karşı kendilerini savunmalarını “gericilik” olarak değerlendirdi. Zaman ve mekan farklı olsa bile bunuda dikkate alarak seyit Rıza’nın tutsaklıkta gösterdiği tavrı çok olumlu görüyorum. “Hile ve dolaplarını anlayamadım bu bana dert olsun, sizin önünüzde boyun eğmedim, bu da size dert olsun” dedi. Gençlerimiz intikamımızı alacak ve sahip çıkacaktır dedi. Şeyh Sait Efendi’de gençlerimiz intikamımızı alacaktır demişti, son sözlerinde benzerlikler var.
Son yapılan anketlerde sorunun çözümünde DTP’ye güven %34, KCK’ye güven %16, Öcalan’a güven %19 olarak gösteriliyor. Aynı anketlerde Kırmançki-zazaların PKK ve Öcalan’a güveni yarı yarıyadır. Yani %8-9 civarındadır. PKK içinde yönetim ve komuta düzeyinde yer alan Dersim, Bingöl, Amed’lilerin çoğunluğu ya şehit düştü ya da ayrıldı. Muhalif sesler geçmişten beri en çok bu alanlarda çıktı.
Bu geçmişte Irak KDP’ sine muhaliflerin çoğu Soran alanından çıkmasına benziyor.
Ayrılanların Kırmançki-zazalarda eski ve şimdi daha fazla olmasının önemli bir nedeni Kırmançki-zazalara yanlış yaklaşımdan kaynağını alıyorlar. Ayrılanlar ifade etse ve etmese de bunu hissediyorlar, başka bir deyişle görüyorlar.
Yüzlerini Dersime dönsünler, bunca pratikten ders alarak dönsünler. Buna karşı değilim. Yanlış yaklaşımların muhasebesinin yapılmadığını görüyorum.
Bakınız Suriye yönetimi otokratiktir. Onların herkesime yönelik örgütlenmeleri var. Ama bunu otokratik sisteme bağlı yapıyorlar, ama o kesimlerin sorunlarını ve özgünlüklerini, farklılıklarını kesinlikle kabul etmezler. Masaya oturunca sanırsın “dost” turlar. Öyle konuşur ama bildiklerini yaparlar, konuşmalara uymazlar. İki yüzleri var yani.
İki yüzlü siyasetler zamanla anlaşılır. Dersime yüzlerini dönenler böyle dönmesin. Öte yandan böyle ikili siyaset anlaşılınca daha çok ters teper. Dersimin okumuş-yazmış insanları çoktur. Böylesi durumları gelinen nokta da yutmayacakları kanısındayım.
Örneğin iki Dersim festivali yapıldı. Buyursunlar, kim olursa olsun hangi siyasette olursa olsun; Dersimde yapılan ve Dersimi suda boğan barajlara karşı çıksın. Benim bir saplantım yoktur. İster beraber ister ayrı yapsın Dersimdeki , Munzur, Harçik,Pülümür ve Peri suyu üzerine yapılan barajlara karşı çıksın. Bu konuda siyaset ayrımı yapmam, desteklerim.
Dersime gerçekten sahip çıkanlar sözleri ve eylemleri ile bunu yaparlarsa anlamlı ve değerli bulurum.
Şiyar(Kazım Kullu), Saime Aşkın, Çetin Güngör, Dr Baran, Komutan İsa, Haydar Alpaslan ve benzerlerinin karşılaştıkları trajedi ve dramı unutamayız. Şahsen üzüntü duyuyor ve vicdanen rahatsız oluyorum. Hamili Yıldırım hiç yere tekrar ele geçti, Suriye aracılığıyla TC’ye verildi. Ömür boyu ceza almıştır.
Gürcistan cezaevinde iken PKK’ de Neler Oldu’yu yazdım.önsözünde şunu yazmıştım. “Beni TC’ye verirlerse yaşamayı tercih etmem, en fazla kendime savunma zamanı ayırım, pas paye bir yaşamı yeniden yaşamam”. Çünkü bir sefer ömür boyu yatmış çıkmıştım, ikinci bir kez yatmayı kabul etmezdim ve bu konuda kararlıydım. Çıktığımda bir daha içeriye düşmeyeceğim demiştim. Kimseye bir kötülük yapmamıştım.doğru yanlış bütün ömrümü ülkem ve halkım için mücadele ile geçirmiştim.PKK’ye o kadar yıl hizmet ettim. Farklı düşündüm ve ayrıldım.
PKK, Saddam ve Irak’ın ne idüğü belirsiz İslamcı geçinenlerini direnişçi yazıyordu ve haber konusu yapıyordu. TC ye verilmem ve Gürcistan’da yakalanmamı haber konusu bile yapmadılar. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var diyorlar. Bütün ömrümüzü verdik, bunun anlaşılan bir kahve kadar değerini bile görmüyorlar.
Bu arada onlar gibi düşmanlık yapmam, kendisinden biraz farklı düşünenlere kötü sıfatlar yakıştırmamam. Bunları yaparsam onlara benzemeye devam ederim.

ELIF ORHAN; Sayı Küçük söyle bir talepde dillendiriliyor.Diyorlar ki;”Dersimliler ne istiyor? İstek ve talepleri nelerdir? Bunu bir deklarasyonla duyurmalılar. Tek Kürtler inkar edilmedi...Özelikle ikinci azınlıklar birlikte bir deklarasyonla hazırlamalı..Kürtler ve Türkler birlikte devletin sahipleridir..Ancak azınlıklar dediğimiz ;
“Zazalar.Dersimliler, Keldaniler,Ermeniler,Süryaniler....bunun gibi baskı altına alınıp yok olmakla karşı karşıya bırakılan halkların birlikte bir deklarasyonla kendi taleplerini kamuoyuna sunmalıdır” Siz otuz beş yıldır Devrimci-Kürdistanlı örgütleri iyi tanıyan yer almış biri olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dursun Ali; Avrupa Birliği ve buraya bağlı her ülke çok kimlikliliği ve çök kültürlülüğü kabul ediyor. Bana göre Türkiye devlet sınırları içinde yaşayan herkes kimlik ve kültürlerin çokluğu, çeşitliliği, farklılığı kabul edilmelidir. Anayasa çok kimlikli ve çok kültürlülüğü kabul eden tarza da yeniden yapılmalıdır. Yoksa farklılıklar zenginliktir veya çok kültürlüyüz söylemleri hikayeden ibaret olarak kalır.
Her kimlik ve kültür kendisini demokrasi ölçüleri içinde barışçı tarzda örgütlemelidir. Özgürlüklerini kullanmalıdır.
Kırmançki-Zazaları azınlık olarak görmüyorum. Söylendiğine göre 4-5 milyon kadar varlar. Kürdistan kavramı içinde değerlendirdiğimi belirtmiştim. Herkes bu coğrafyanın, birlikte yaşadığımız coğrafyanın sahibidir. Azınlık olarak kabul edilenlerde aynı hak ve özgürlükleri kullanmalıdır. Sadece uluslar federasyon oluşturmaz, azınlıklardan durumu müsait olanlar da federal bir yapı oluşturabilirler. Rusya ve çeşitli yerlerde federasyonlar içinde özerk bölgelerde var. Bunun örnekleri Avrupa’da var. İsviçre kon federal dört kantondan oluşuyor.
Kaldı ki demokrasi ve özgürlüklerin olduğu ülkelerde azınlıkları seçimler, nüfus oranlarına göre ele almazlar. Çoğunluk olanlar azınlıkların haklarının özel güvenceye almasını kabul etmişlerdir, anayasal güvenceye bağlamışlardır. Azınlık-çoğunluk ilkesini yanlış işletilirse azınlıklar ve nüfusu az olanlar mafolur. Özel güvence vermeleri bir nevi korumaya almalarıdır.
Dersimlilerle Zazaları ve Kırmançkilerle Zazaları ayırmıyorum. İnanç ve bazı kültürel farklılıklar yanında diğer yönleriyle benzerdirler. Kaldı ki geçmişe uzandığımızda inanç benzerliklerini de görürüz. Türklerinde bir kesimi Suni ve Alevidir.
İnançlara özgürlük çerçevesine herkesim İnançlarını özgürce yaşasın, demokrasi ölçüleri gelişirse eski güvensizlikler azalır ve yerini güvene bırakır. Şimdi bile geçmişle kıyasladığımda geçmişe dayalı güvensizlikler çoğalmamış, azalmıştır.
Ayrıca Kırmançki-zazalar dil olarak aynıdırlar.
Dersimliler eskiden beri kendilerine Kurmanç demiyorlar. Zazalarda kendilerine Kurmanç demiyor. Dil olarak bir farklılık koyuyorlar.
Kürdistan kavramı ve ülkesi bazında Kırmançki-Zazaların yürümesinde büyük yarar görüyorum. Bu arada kendilerini farklı tanımlayanlar olabilir. Buna saygılı olmalıyız. Demokrasi ve özgürlükler herkese esprisi içinde yaklaşırsak birlikte sorunlarımızı ve farklılıklarımızı uygarca tartışabiliriz. Daha doğrusu tartışmalıyız.
Örneğin TC devlet olarak özel radyo ve televizyonlara farklı dillerde yayın hakkı vermeye hazırlanıyor. Sanırım 12 tana Kürdistani daha doğrusu Kurmanca televizyon var. Kürtçe derken Kurmanca ve Kırmanç-Zazakiyi iki benzer lehçe olarak ele aldıklarını söylüyorlar.
Bu 12 Kürt televizyonu bence geldiğimiz noktada bir özeleştiri vermelidir. Ve yayınlarının yarısı veya 8 saatini zazaca-Kırmançkiye ayırmalıdır. Devlet Mardin Artuklu üniversitesinde kuracağı Kürt dili ve edebiyatı bölümünde üç lehçeye yer vereceğini söylüyor. Buna benzer örneklerde gelişir.
Kürdistani televizyonlar bu nokta da aynaya bakmalıdır. Mücadeleyi birlikte yürüttük. Savaşın acı ve zorluklarını birlikte çektik. Kardeşlerine ve aynı ulustan gördükleri 4-5 milyon insanı için yayın ve eğitimi neden önlerine koymuyorlar?
Bence böylesi yaklaşımlar Kırmançki- Zazaki konuşanları yaralar. Kırmançki-Zazaları Kurmançlaştırmak veya Kurmanca öğretmek isteyen ve dayatan mantığın TC’den ne farkı var?
Eğri oturup doğru düşünsünler.
Geçmişte yanlış yaklaşımlarım vardı, şimdi bende anamın dilini istiyorum.
Anamın diline saygı göstermeyen, eşitlik ve hak ilişkileri içinde yaklaşmayana demokrasi ve özgürlükten yana değilsin derim. Sadece kendin için istiyorsun. Başkası benim gibi olsun diyorsun derim.
Irak Kürdistan federasyonunda soranca ve Kurnanca kullanılıyor. Bizde de ister dil denilsin, ister lehçe ikisi de kullanılsın.
Türk egemenleri son yıllarda Kürtçe yazı dili değildir, halada bazıları hazır eleman yok zamanla yapalım diyorlar. Zorluklar var ve bunlar hepsi gerekçedir. Yüz yıldır yasaklamışsın, tabii hazır eleman bulmakta ve eğitim dili olarak kullanmakta zorluklarla karşılaşırlar.
Bir anımı anlatayım. Med TV'yi kuranlardanım. İlkti ve bu alanda çalışan bulmak zordu. Genellikle acemi ve hala yetersiz olan elemanlarla işe başladık ve sayı oldukça azdı. Şimdi ise 12 televizyon var ve eleman sıkıntısı gidermek daha kolaydır.
Zazaca- Kırmançki için zorluklar daha fazladır. Örneğin Zazaca-Kırmançkiyi geliştiren ve üzerinde duran insanlar var. TV'ler bu elemanları alıp değerlendirmiyor. Yazan çizen insanlar var, çeşitli çevre ve siteler var ve bunlar dilini geliştirmek için uğraşıyor.
Arayan bulur diye bir söz var. Mevlasını da belasını da bulur. Biz belayı bulmayalım, mevlasını bulalım. Zorlukları olsada imkanları oluşturma bir araya getirme zemini var.
Bir şey daha belirteyim; Kırmançki- Zazaca tv ve radyolar kurulsun, geliştirilsin. Bunu Kırmançki-zazalar yapsın. Bakın Kürdistani kanallar nasıl hemen Zazaca-Kırmançki yayınlara başlarlar.
Dersim fedarasyonu bilir. Dersim festivalleri geliştirmeselerdi, PKK dersim festivali yapmazdı, yapmakta aklına gelmezdi.

ELIF ORHAN;Dersime her gelen örgüt Dersimi özünde boşaltarak başladı..Gelenek-görenek-ananelerimizi-dilimizi-inançlarımızı hor görerek yerdiler, bizi kendilerine benzetmek için uğraştılar..Bunu başaramadıkları nokta da zor’u kullanıp tahrip ettiler, bunları yaşayan bir kuşak olduk..Örneğin Dersim dini-dilini yok saydılar, Seyidimizin posteri yerine Apo posterini evlere aştılar..Yine başka bir ilginç nokta da Dersim evlerine Dersim;in çok mu çok uzağın da olan Enver hoca-Mao bilmem kimin fotolarını getirip aştılar.. Bunun kahramanlığını anlattılar..Halbuki Darağacına giden Dersim önderi asıl örnek alınması gereken kahraman olduğunu unuttular..Yine başka bir kötü ardniyetli yakıştırma var..Diyorlar ki, "Dersimlilerin evlerinde M.Kemal'in fotosu asılı”..bu tümüyle yalan ve karalamadır..Ben Dersim’de doğdum-büyüdüm ve yıllar sonra tekrar Dersim’e giden oldum..Diyebilirim ki gerek ülkede gerek Türkiye-Kürdistan’ın ve Avrupa’nın bir çok yerinde binlerce Dersim’li aileye misafir oldum..Bu güne kadar hiç bir Dersim evinde Dersim celladı M.Kemal’in fotosunu görmedim..Siz gördünüz mü?

Dursun Ali: Iyi şeylerde vardı ama çok acayipliklerde oldu. O kuşağı bende yaşadım. Evrensel ve enternasyonalist takılmalar yaygındı. Başka yerler üzerine fırtınalı tartışmalar vardı. Ama biz nerede yaşıyoruz, kimiz, sorunlarımız nedir, nereden geldik nereye gidiyoruz? Dünyayı kurtardığımız ve kurtarıcı gösterdiğimizin bize pek yararları da yoktu. Kaldı ki kendilerine artık yararları yoktu, can çekişiyorlardı ve nitekim çöküp gittiler.
Kürdistani hareketler kendi gerçekliğine daha yatkındı. Bu da milliyetçilik olarak damgalanıyordu. Kürdistani hareketlerinde, sol hareketlerinde benimsediği sosyalizm aslında bunalımdaydı. Bu yanıyla biz bunalımın savunuculuğunu yapıyorduk.
Avrupa sosyalizminde demokrasi ve özgürlüklere daha sağlıklı yaklaşım vardı. Bu, genellikle liberalizm olarak değerlendirilip reddediliyordu. Sovyet ve doğu sosyalizmi Avrupa’nın kopyasıydı. Bu görülmüyordu. Mülkiyet burjuvaziden alınmış devlete verilmişti, proletarya ve halka verilmemişti. Üstelik tek partili sistemlerdir. Tek ideoloji ve çizgiler var. Güya Stalin, Lenin iyidir de, Krusçev ve Brejnev bozmuştur. Halbuki Krusçev ve Brejnev Stalinizmi reformdan geçirmişlerdi. Son yıllarda böyle bir sosyalizmin „s“sinden bile uzak kaçıyorum. Ne demokrasi var ne özgürlük, tek lider sultaları.
Bana göre Öcalan Stalin ve Ortadoğu Kemalist, Esadist, Humeynist vb karmasıdır.
Açık gördüğüm bir nokta daha var; bana göre Kemalizm ve reel sosyalizm ikiz kardeştir. Tek kişi sultalarıdır.
Eşitlik ve özgürlükten yanayım.Ama çıkardığım ve yaşadığım tecrübelerden bu yaşanan sosyalizmden uzak kaçıyorum. Doğu sosyalizmi bana göre bu günkü Avrupa kapitalizminde o’ günde bu günde geridir.
Tabi böylesi hareketlerle demokrasi gelişmez. İzlenen kıblelerde demokrasi yok ki, birazcık onu izleyebilesin. Dersim insanları doğalında bu hareketlerden daha hoş görülüydü. Halk bu parti ve örgütlerdeki kadrolar gibi dar ve bağnaz yaklaşmıyordu. En azından onlarla tartışırken düşüncene saygı gösteriyorlardı. Ama var alan hareketler izlediği yerler gibi düşmanlıklar ürettiler. Söylediğim gibi o sistemler sürekli düşmanlıkla yaşıyorlardı.
Stalin, Mülkiyeti devlete vermek için herkesi düzledi, tekleştirdi. Yaşadığımız Kemalist tekleştirmeden bir farkını göremiyorum. Enver Hoca Stalin’in küçük bir kopyasıydı. Mao Kültür devrimi ile en muhaliflerini sindirmeyi hedefledi. Bu gün komünist partili Çin dünyanın kapitalist sayılı ülkeleri arasındadır.
Bu ülkelerin bunalımı, genelde egemen olan sosyalizmin bunalımını bizlerde çektik. Bu bunalımı Dersim’e de yansıttık. Önemli olan bunlardan gerekli dersleri çıkarmaktır.
Bu gün Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Küresel düşünüp yerel yapmak zorundayız.
Dersim Aleviliğine cephe alındı. Oysa Dersim Aleviliği, Rea Haq insan-merkezli bir düşünce ve felsefeye dayanıyordu. Geçmiş zaman ve mekan içinde Rea Haq ile birlikte Alevilik Ortadoğu’daki hümanizmi ve insana değer vermeyi temsil ediyor. Üstelik materyalist yanıda var, düalist düşünceden geliyor. Hallacı Mansur, Nesimi, Suverdi gibi şahsiyetler Enel-hak’çıdır. Haq’ı insanda arıyorlar.
En önemlisi Dersim soykırımından sonra Dersimliler Aleviliği ile daha çok farklılığını koruyorlardı. Bunu kimse pek hesaplamıyordu. Oyda Alevilik sadece inanç değil, esas olarak bir kültürdür. Dersimlililerin kimliklerine sahip çıkmasının alt zeminini oluşturuyor. Üstelik cemlerde görüldüğü gibi belli düzeyde eşitliği de içeriyor. Cemlerde kadına yer veriyor.
İsteyen materyalist, ateist olabilir, buna bir itirazım yok, bunun adı altında bir kültüre ve inanca yönelmek ve onun yok olmasının yollarını açmaya hizmet edecek davranışlarda bulunmak akıl karı değildir.
Kürdistan’ı ve kimlik bilincini öne çıkarıyorduk. Materyalist görüşleri halkla tartışmaya girmiyorduk. Buna gerekte yoktu. Aleviliğe gerekli değeri vermiyorduk ve hala bizim halkın Aleviliğinin neye dayandığını kimse pek araştırıp açıklığa kavuşturmamıştı. Buna eğilmek daha sonraları birazcık oldu.
İnsan kendini tanımadan başkalarını tanıyamaz, başkalarını bilmeyen insanda kendisini bilmez.
Başkalarını tanımak ve hep onları gündemleştirmek bir nevi kendinden kaçmaktır.
Sol sadece başkalarını tanıyıp anlatıyordu, kendini onlara göre tanımaya çalışıyordu. Anlamak istedikleri yanlıştı ve çöktüler.
Kürdistani hareketler kendini tanımak istiyordu. Bunu yaparken tek ulusuz görüşüyle tek dil olacak diyordu. O da çoğunlukla kullanılan Kurmancadır görüşündeydi. Kırmançki- Zazaca diline önem vermiyordu. Hal bu düşünce etkinliğini sürdürüyor. Kırnamçki_zazacaya bizlerin yanlış ve eksik yaklaşmamız bu tek dil yaratma düşünce tarzından kaynaklanıyor. PKK hala bunu bırakmış değildir.
Bu gün Zazaca-Kırnamçkiye üvey evlat muamelesi yapılmasının kaynağı buraya dayanıyor ve bu politika haline getirildi. 12 tane Kürdistani televizyonun sadece Kurmanca yayın yapması bu zihniyetle ilgilidir.
Oysa doğru olan Kırmançki-Zazacanında bir dil olarak geliştirilmesiydi. Kırmanç-Zazalar olarak bu konuda hatalarımız çoktur. Bari bundan sonra aynı hataları tekrarlamayalım.
Kültür sıfırlanıp yeniden başlatılamaz. Kendini köksüzleştirip yeni bir kültür yaratıyorum diyenler sağa-sola savrulurlar. Bozarlar. Oysa kültür uzun yıllar süreci içinde gelişmiş, alıp vermiş ve yeniden şekillenmiştir. Geçmiş kültürü tümden reddedip yeni kültür bulmak, öküzün altında buzağı aramaya benzer. Ancak yeni kültürel halkalar eklenebilir. Kültürde yeni bir sıçrama yapılabilir. İdeolojiyi kültür yerine koyanlar hep yanlış yapar. Salt ideoloji ile her şeyi başardığını sanırlar, dünyayı yıkıp yeniden kurarılar. Salt bunu yapanlar bakarlar ki, kurup yıktıkları kendileridir. Doğalında bu tür davranışlar zarar verir.
Otantik ve bize ait olan kültürümüze sahip çıkmalıyız. Buna yeni halkalar eklemeyi ve önüne açmayı, değişime açık tutmayı hedeflemeliyiz. Eskisi gibi kalmakta doğru değil, biz geliştirmezsek, dışarı bizi etkiler ve başka kültürlerin etkisine gireriz.
Seyit Rıza dersimin kendine özgü tarihte gelen ve bir nevi bağımsız yaşayan duruşun adıdır. Ülkemizde bağımsız ve onurlu, özgür yaşamak istiyorsak bu sembolleşmeyi unutmayacağız.
Tarihimiz ve geçmişimizden derslerde çıkarıyoruz. Aynı hataları bir daha tekrarlamak istemiyoruz.
Dersimliler Mustafa Kemali sevmez. Daha küçükken anamdan babamdan Mustafa Kemali sevdirecek kelime duymamışım. Bize korkuyla geçmişi anlatırlardı. Jandarma gördüğümüzde kaçardık. Bu kadar yıldır sömürge sistemi altında yaşıyoruz. Mustafa Kemali sevenlerde azda olsa var. Halada var. Ama bunu yakıştırma ve Dersimin Kemalist olduğu temelinde kullananlar işi saptırıyorlar.
Kurmanç arkadaşları şunu söyleyeyim; Kürdistan’da tek dil geliştirilirse, Kurmançki-Zazaca konuşanlar Kurmanca öğrenmez, sömürge sisteminde öğrenmeye başladıkları Türkçeye yönelirler. Bunu daha öncede söyledim. Sakın bunu unutmayın.
Dersim ailelerine Atatürk fotolarını yakınlaştıran yaklaşım geride kaldı. Sınıfta kaldı.
Bunu söyleyenler hala varsa Kemalizmi güncelleştirenlere baksınlar, kötü olan budur.
-Son olarak Dersim'de yapılan barajlara siyaset ayrımı gözetmeden hepimiz, bütün Dersimliler karşı çıkmalıdır. Uzun çayır barajı faaliyete geçti. Sırada Munzur, Harçik, Pülümür ve Peri suyu üzerinde yapılmak istenen barajlar vardır. Bunlara karşı kim tavır alırsa yanında ve destekçisi olmalıyız. Dersim Fedarasyonu ve benzer çevrelerin İstanbul ve Avrupa’da barajlara karşı başlattığı kampanyayı ve yürüyüşleri selamlıyorum, destekliyorum ve yanlarındayım. 38 tertelesini yaşadık, şimdi ise bizi suda boğmak istiyorlar, aslında barajlarla ekolojiyi bozuyor ve Dersimi yok etmeye çalışıyorlar. Buna dur diyen her sese katılmalıyız.

Elif ORHAN; Sayın küçük teşekkür ederim sabrınız ve açıklamalarınız için...Bir dostumun bana zor bir günümde dediği sözü bende size söyleyeyim “Dersim Xizırı sizi korusun”.

Dursun Ali: Bende teşekkür ediyorum, bana böyle bir fırsat sunduğunuz için sağ olun. Dersim Xızırı seni ve hepimizi korusun.

Elif ORHAN
tornakejahese@live.de




http://turkce.kurdistan-aktuel.org/yazarlar/elif-erhan/3035-dersimliler-ne-istiyor.html

_________________________________________________________________

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 242
Bütün postalar: 602
Bütün kullanıcılar: 695
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
  Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.  
 
Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono. Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden