Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono.
   
  SIMA XÊR AMÊ! DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ!
  PLATFORUM (şifreli)
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

******** SIMA XÊR AMÊ KURŞİYE WERENAYİŞİ ******** ***** DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ *****

PLATFORUM (şifreli) - KENGER ve PEPUG

Burdasın:
PLATFORUM (şifreli) => PLATFORUM_GENEL => KENGER ve PEPUG

<-Geri

 1 

Devam->


Z.Dersim
(şimdiye kadar 148 posta)
02.10.2008 11:54 (UTC)[alıntı yap]
Kenger ile papuğ

Sennur Sezer

Kengeri bilir misiniz? Dikendir. Köklerinden süt görünümlü çengel / kengel denen sakız yapılırdı bir zamanlar, İstanbul’da da su içinde satılırdı. Gövdesinin körpeyken salatalık gibi soyulup yenildiğini bilirim. Bir zamanlar İstanbul’un kırlıklarında böyle ot keyifleri vardı. Kenger Tunceli’nin ve yörenin sevilen bir yaban sebzesidir de. Haşlanır, kavrulur... Varsa yumurta kırılır. Bulgura katılır. Tulukta ekşimeye bırakılır yoğurtla. Cevir otu da, bük otu da böyle yenir. Bir tutam yeşildir, tazeler canı.

Bir dönemin uygarlıklarının sütun başlıklarını süsleyen, akantus denilen dikenli yapraklarla akraba olduğu da söylenir kengerin. O zaman az gelişmiş bir enginar sayılabilir. Kenger ne olursa olsun yokluğun, yoksulluğun bir simgesidir benim için.

Derler ki, iki çocuğu üvey anaları kenger toplamaya göndermiş. Kızın elinde kengeri köküyle sökmeye yarayan bir tür keser. Oğlanın sırtında çuval. Çocukların ikisi de aç. Oğlanın gözü kengerin birini olsun soyup yemekte. Kız, “Sakın ha analığımız öldürür”den başka bir şey söylemiyor çuvala atarken kengerleri. Bir iki saat sonra kız bakar ki çuval yırtık, boş. “Nerde kengerler?” diye haykırır. “Bilmem” der oğlan “Ben yemedim.” Kız “yedin” dedikçe oğlan “Min nexwar!” diye yanıtlar onu. “Yemedim işte aç karnımı, bak karnıma”. Kızın, analığından korkusuna boşuna yorgunluğu ve açlığı eklenmiştir. Keseri kardeşinin karnına indirir. Ve kanlar içindeki midenin boş, bomboş olduğunu görür.

Acıyla pişmanlığın bir araya gelişi bir kuş yapar kız çocuğunu. Hotozlu bir kuş, papug ya da çavuş kuşu. O hep “Kim öldürdü, ben öldürdüm, kim yıkadı ben yıkadım” diye öter. Sürdürür “kim gömdü ben gömdüm”.

Tunceli’nin her ağacının bir bülbülü vardır, demiş bir yazar bir zamanlar. Ama eğer dinlediğiniz bülbül “ki kuşt, mi kuşt” diye ötüyorsa bilin ki papuğdur.

Ben bu öyküyü 25 Haziran’da Tunceli’de EMEP il örgütünün düzenlediği mitingde anlattım. Sözü “Artık papuğ ötmesin” diye bağladım. Çünkü bölgede yaşamın bir parçası olan yoksulluk, yıllarca süren çatışmalarla daha da derinleşmişti.Baskıcı politikalar işşizliği ve yoksulluğu tetiklemiş, toplumsal hayat tahribata uğramıştı. Durumun düzeltilmesi için yapıldığı söylenenler ise göstermelikti. Köye dönüşler sağlanamamıştı.

Tunceli’de ilk kez bu tür bir miting yapılıyor, talepler yükseliyordu. Mesela toprakların mayından temizlenmesi isteniyordu, operasyonların durması, yüksek okul... Anadolu lisesi, meslek lisesi gibi acil ihtiyaçlar için Milli Emlak’ın verdiği arazi, bölgenin özelliği dolayısıyla ne bu tür okullara ne üniversiteye yeterli öğrenci gelmeyeceği gerekçesiyle birilerine devredilmişti. Şikayetler bölgeler arası eşitsizliktendi. Üretime dönük yatırımlar, işsizlik ödemeleri, eğitime bütçe...

Kısacası “İş, ekmek, barış ve demokrasi” isteyenlerleydik. “İşsizlik ve yoksulluk kaderimiz değildir” diyenlerleydik. Yoksulluğun bütün bölgelerden daha ağır duyulduğu bir yerdeydik. Alçak gönüllülükle bin beş yüz kişi olduğumuz söyleniyordu. Bence o güneşin altında daha da kalabalıktık.

1940 yılında Tunceli-Dersim Coğrafyası adlı bir kitapçık hazırlamış olan Ömer Kemal Ağar, adı henüz değişmemiş nahiyelerini (Başvartinik,Vaskovan,Germili, Dere, Vasgirt, Şavak, Sin, Amutka (Peyik), Havaçor, Karaoğlan (Kakbil)Kahmut, Türüşmek, Çarsancak, Muhundi, Pah, İresi, Hakis, Danzik, Deşt, Seteri, Eşil) anıp , Tunceli’nin maden bakımından zengin olduğunu söyler. 1984’te de bu zengin maden kaynaklarından söz edilir ama tuzlalar dışında işletilmemesi söz konusudur. Bugün kaynaklardan bir kısmı yeni baraj tasarılarının altındadır. Bir kısmı da yabancı şirketlerin zehirli işletmelerine açılmaktadır.

1940’ta sözü edilen cecim, palaz gibi el dokumalarını yeni bir biçimde geliştirme de, turistik bir pazar da planlanmamıştır. 1984’de basılan Yurt Ansiklopedisinin Tunceli maddesindeki ürün haritasında yer alan bir üründür, kenger sakızı.

Evliya Çelebi, Pertek’in adının Moğolca olduğunu söyler. Pertek, karakuş demekmiş. Pertek kalesinin doruk noktasında köylerden bile görülen, demirden, kocaman bir karakuş varmış.Arap istilasında put sayılıp kırılmış. Çelebi, heykelin yerinin belli olduğunu yazar. Bu karakuş nasıl öter bilmem. Belki de eşitlik, kardeşlik, savaşa değil yatırıma, eğitime, sağlığa bütçe diyordur. Papuğ kardeş kanı dökmenin pişmanlığının kuşudur. Artık kardeş kanı dökülmezse papuğlar da çoğalmaz.


http://www.evrensel.net/05/07/02/kultur.html

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 301
Bütün postalar: 672
Bütün kullanıcılar: 736
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
  Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.  
 
Serê na dinade theyr u thur zonê xo de waneno. Qılancıke qiştnena, hes lımeno, kutık laweno, verg zurreno, ga qorreno, bıze qırrena, phepug waneno. Vas hencê xo sere rewino. Kam ke aslê xo inkar keno, wele erzeno rêça xo sono. Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden