Navigation : Yönetim |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
=> Daha kayıt olmadın mı?
******** SIMA XÊR AMÊ KURŞİYE WERENAYİŞİ ********
***** DERSİM ZAZA PLATFORMUNA HOŞ GELDİNİZ *****
PLATFORUM (şifreli) - Nazım Hikmet'in Kamuran Bedirxan'a mektbu... Z.Dersim (şimdiye kadar 148 posta) | |
Alıntı: | Nazım Hikmet'in Kamuran Bedirxan'a mektubu... |
Türk sosyalist hareketinin uluslar arası üne sahip büyük şairi Nazım Hikmet, hem siyasi hem edebi olarak sol yazını en çok etkileyen isimlerin başında gelir. Siyasi duruşu ve çok yönlü sanatçı kişiliği kadar özel yaşamı da fırtınalı olan Nazım, her zaman popüler tartışmaların konusu oldu.
Kürt ulusal demokratik hareketi ve aydınları, genel Türk solu eleştirisi içinde özel olarak da Nazım gibi dünyanın en ücra köşelerindeki sorunlara duyarlılığını dile getirmiş bir şairin, yanı başındaki Kürt ulusunun uğradığı tarihsel haksızlıklardan tek kelime bile söz etmeyişini her zaman haklı bir eleştiri olarak dile getirmişlerdir.
Bu olgu Türk solunun “sosyal-şoven” geleneği tanımlamak için kullanılan argümanlardan birisidir.
Gerçekten de ortada bir duyarsızlık, görmeme sorunu mu vardı; yoksa sonuçta aynı kapıya çıksa bile görülen bilinen bir konunun bir oto-sansüre tabi tutularak, saklanması mı söz konusuydu?
Örneğin; Nazım Hikmet’in ünlü Kürt yurtseveri ve dilbilimcisi Kamuran Bedirxan’la Istanbul’da uzun yıllara dayalı bir dostlukları bulunduğu az bilinen bir olgudur. 1983 yılında Paris Kürt Enstitüsünün yayın organı olan “Hêvî” dergisi, Enstitüye bağışlanan Kamuran Bedirxan’in arşivinde bulunan, Nazım Hikmet tarafından Kamuran Bedirxan’a yazılmış 1961 tarihli bir mektubu orijinaliyle birlikte yayınladı. [Mektubun orijinali Paris Kürt Enstitüsü Arşivindedir]
Bu mektupta Nazım Hikmet’in Kürt sorununa ilişkin genel yaklaşımını bulmak mümkündür.
“Kökleri yüzyılların derinliklerine dalan, tarihiyle, kültürüyle, Kürt milletinin önemli bir çoğunluğu Anadolu’nun bir parçasında yasar. Anadolu’nun öbür parçalarında yaşayan Türk milletini Kürt milleti kardeşi sayar. Her iki millet, bütün imparatorluklar gibi, halkların zindanı olan Osmanlı İmparatorluğu’ nda, Türk ve Kürt derebeylerinin, Osmanlı İmparatorluk idaresinin ağır zincirlerine vurulmuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra ise her iki millet emperyalizme karşı tek bir cephe kurup çarpışmışlardır. Anadolu milli kurtuluş hareketi yalnız Türkler için değil, Kürtler için de tarihlerinin en şerefli sayfalarından biridir. O dövüş yıllarının sonradan Türk idarecilerince yasak edilen en unutulmaz türkülerinden biri, “Vurun Kürt uşağı namus günüdür” diye başlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulusundan sonra, Türk idarecileri ve egemen çevreleri, Kürt hareketine tamamıyla vaat ettikleri millet ve insan haklarını tanımadı. Hatta işi Kürt milletinin millet olarak varlığını bile inkâra kadar götürdü.
Bu donem, Türk idarecilerinin ve egemen sınıflarının emperyalizmle uzlaşmaya başlaması donemidir. Bu inkârla, bu uzlaşmamanın ayni donemde bas göstermesi sadece bir rastlaşma değildir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni Orta ve Yakın Doğu’da emperyalizmin kalelerinden biri haline getiren Türk politikacıları Kürt milletinin milli varlığını inkârda ısrar ediyor ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde öteki azınlıklarına tanıdığı hakları bile Kürt milletine tanımıyor.
Türk ve Kürt halklarının Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde dış ve iç politikada ayni emellere hasret çekmeleri bugünkü Türk idarecilerini korkutuyor. Her iki millet kardeş milli kültürlerini, milli ekonomilerini geliştirmek, toprağa, tarım araçlarına, hürriyete, demokratik haklara kavuşmak istiyor. Türk ve Kürt halkları Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafsız bir politika gütmesini, emperyalizmin ussu olmaktan kurtulmasını özlüyor.
Gerçek Türk yurtseverleri Kürt kardeşlerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde milli haklarına kavuşmak için yaptığı kavgayı can ve gönülden nasıl destekliyorsa, gerçek Kürt yurtseverleri de Türk halkının demokrasi ve milli bağımsızlık için yaptığı kavgayı öylece destekliyor.
Anadolu’da yasayan Türklerle Kürtlerin arasına nifak sokmak isteyen gerici, somurucu, karanlık kuvvetler, emperyalizmle el ele vererek halklarımızı daha kolay ezmek istiyorlar.
Kürt ve Türk halklarının bahtiyarlığa, insanca yasamaya varmak için derebeylerine, kara kuvvetlerine, şehir ve koy ağalarına, gericilere, ırkçılara, milletlerin varlıklarını ve haklarını inkâr edenlere, halkların birbirine düşüp dostlarından rahatça geçinenlere emperyalistlerin uşaklarına karşı yürüttükleri yeni milli kurtuluş savasının zaferi Kürt ve Türk halklarının elbirliğiyle kazanılır.
Ancak böyle bir elbirliğiyle kardeş iki millet hürriyete, milli ve insan haklarına kavuşabilir.”
Nazim Hikmet,1961
Bugün için bu görüşler içeriği itibariyle yetersiz ve sınırlı görülebilir. Ancak yazıldığı 1961 tarih itibari ile Kürt halkının ulusal varlığının ve haklarının inkar edilmesine tavır almış olması, prensip olarak özgür ve eşit haklara vurgu yapılmış olması oldukça önemlidir.
Diğer bir önemli soru da bu görüşlerin neden açıkça yayınlanmadığı, siyasi bir söylem haline getirilmediği, tartışmaya açılmadığıdır, ki bu da en az “duyarsızlık” eleştirisi kadar cevaplanmaya ihtiyaç duymaktadır.
Diğer bir örnek Ermeni Soykırımı meselesidir:
“Nâzım, 1950'de hapisten çıktıktan sonra yazdığı ünlü "Akşam Gezintisi" şiirinde büyük bir coşkuyla mahallesini anlatır. Kasabın kapısına üşüşen kedilerden Çamaşırcı Huriye'nin işsiz oğluna, mahallenin veremlilerine, Rahmi Bey'lerin radyosundan polis jipine, Sütçü Yorgi'nin kızından bakkal Karabet'e kadar, tüm sosyal, kültürel, siyasal ve etnik zenginliğiyle...”
"Bakkal Karabet'in ışıkları yanmış
Affetmedi bu Ermeni vatandaş
Kürt dağlarında babasının kesilmesini.
Fakat seviyor seni,
Çünkü sen de affetmedin
Bu karayı sürenleri Türk halkının alnına."
Nazım’ın çok fazla bilinmeyen ve yayınlanmayan şiirlerinden biridir bu. Bunun nedeni sık sık oto-sansüre uğramış olması olabilir.
UNESCO'nun 100'üncü doğum yılı nedeniyle 2002 yılını Nâzım Hikmet Yılı ilan etmesi nedeniyle T.C. Kültür Bakanlığı, 2001 yılında, “Fazıl SAY / NÂZIM” isimli bir Nâzım Oratoryosu CD'si yayınladı. Besteleri Fazıl Say'a ait olan oratoryoda tiyatrocu Genco Erkal Nâzım'ın şiirlerini seslendirdi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Çoksesli Korosu'nunda katıldığı bu CD’de “Akşam Gezintisi” adlı Şiir yer almış olmasına rağmen yukarıya aktardığımız 5 dize, hem okunmamış hem de CD’nin kitapçığında yer almamıştı.
İnfo-Türk editörü gazeteci Doğan Özgüden’in gündeme getirdiği bu sansür olayı ile ilgili olarak bir açıklama yapan TC Kültür Bakanlığı CD’nin içeriğine karışmadığını yazılı olarak açıklarken, sanatçı Fazıl Say ve Genco Erkal, bu dizelerin sansürlenmesiyle ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındılar.
Gelawej:
http://www.gelawej.org/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=2625
Gomanweb:
http://www.gomanweb.com/2008_gomanweb/HABER_YORUM4/Haziran_2008/17Haziran/nazim.htm
| | | | Z.Dersim (şimdiye kadar 148 posta) | |
7 Şubat 2009 Cumartesi
Türklere Müslümanlığı aslında Kürtler öğretti
Altan Tan, Kürt Sorunu adlı kitabında tarih boyunca Kürtlerin Osmanlılar ve Türklerle ilişkilerine dair ilginç veriler ve iddialara yer veriyor. Kitapta, yazarın yıllarını adadığı konuyla ilgili birikimi gözler önüne seriliyor
Altan Tan’la konuşmamız ona gelen telefonlarla kesiliyor. Kah Türkçe konuşuyor kah Kürtçe. Arapça ve İngilizce de biliyor Tan. ‘Kürtçeyi geç öğrendim, 30 yaşından sonra, hanım öğretti’ diyor gülerek. Nüfustan coğrafyaya, folklordan müziğe, Kürtlerle ilgili her konuda kısa ve öz bilgiler veren, Ortadoğu’nun bu dertli halkının tarihini Müslümanlığı seçmelerinden öncesinden başlayıp bugüne kadar anlatan ve adını, 40 bin cana ve -bunun yanında nedir ama- en az 400 milyar dolara mal olan bir meseleden, Kürt sorunundan alan kitabını 1982 yılında, bir Ramazan günü, ünlü Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde işkence ile öldürülen babası Bedii Tan’a adamış.
Sizce Kürt sorununu PKK mi yarattı?
Birçoklarına göre Türkiye’de her şey güllük gülistanlık gidiyordu, PKK diye bir örgüt çıktı, Kürt sorununu çıkardı. Bu tamamıyla yanlış, PKK Kürt sorununun sebebi değil sonucudur, bu sorun çözülmediği için PKK çıkmıştır.
Osmanlı döneminde Kürtlerle devletin ilişkisi Cumhuriyet döneminden farklı. Bunu anlatır mısınız?
Osmanlı devletiyle Kürtlerin ilişkisi bir kavga ilişkisi değil. Osmanlılar bütün Rumeli’yle savaştılar. Bu halkların Hıristiyan olanları yenildi, bir kısmı Müslüman oldu, hepsi Osmanlı egemenliği altına girdi. Yani savaştılar ve Müslümanlığı Türklerden öğrendiler. Kürtler tam tersi. Türklere Müslümanlığı Kürtler, Kürt alimleri öğretti. Hala da Nakşibendi şeyhlerinin, Kadiri şeyhlerinin büyük bir ekseriyeti Kürttür. Bütün bir Nakşibendiliği Anadolu coğrafyasına halifeleri vasıtasıyla getiren Mevlana Halidi Şehruziri Süleymaniyeli bir Kürttür. 60 küsur halifesinin yarıdan fazlası Kürttür. Kürtler Türklerin İslamlaşmasında büyük bir rol oynamışlardır. İkincisi, Kürtlerle Osmanlı savaşmamıştır. 25 tane Kürt beyi Yavuz Sultan Selim’le Amasya’da, 1515’te özerklik anlaşması yapmıştır, ondan öncesinde 1514’te Çaldıran Savaşı’nda onu desteklemişlerdir. Bu fermanların hepsini bastım. Kürtler Osmanlı ile bir özerklik, o günkü tabiriyle bir muhtariyet anlaşması imzalamışlardır. İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Osmanlı’ya bağımlı.gönüllü bir birliktelik.
Dünyanın en büyük zulümlerinden birine uğramış olan Yahudiler dünyanın en zalim devletlerinden birini kurdu. Çok zulüm görmüş bir başka halk olan Kürtler için böyle bir risk var mı?
İnsanın dünyasında böyle sıkıntılar var. Şöyle bir örnek vereyim. 12 Eylül’de korkunç işkenceleri gören PKK’lilerin bir kısmı Bekeaa’ya gittiler. Oraya gidenlerin yazıp çizdiklerinden okuyoruz, örgüt içinde arkadaşlarına aynı şeyleri uygulamışlar. Bu insan psikolojisinde var. Toplumsal uygulamalarda da böyle. Hitler’in uygulamalarından kaçan Yahudilerin çocukları bugün neler yapıyorlar. Kürtlerin bunu yapmamalarını temenni ederim. Bunun önlemi nasihattir, yazıdır o toplumun içinden çıkan vicdan sahibi aydınların bir sigorta görevi yapmalarıdır.
Kürt tarihinden notlar...
‘Kellemi rüşvet vereyim’
Osmanlı tarihini savunanlar iyi bilmeden savunuyorlar. İkincisi ümmetçilik yerine milliyetçiliği savunuyorlar. Sultan Abdülhamid’i göklere çıkartıyorlar ama en büyük kavga Said-i Nursi ile Abdülhamid arasında olmuştur. Bediuzzaman Said-i Nursi 1907’de İstanbul’a geliyor ve Sultan Abdülhamid’le görüşüyor. Ey Kürt halkı, diye bir makale yazmış, bu Kürtçe ve Türkçesiyle kitabımda var. Şöyle diyor; ‘Kürtlerin üç büyük hastalığı var, bir; cahillik, iki; fakirlik, üç; iç çatışma. Bunun da üç çaresi var, bir; okumak, iki; çalışmak, üç; el ele vermek.’ Bunun çaresi olarak Kürdistan’ın merkezi konumunda olan Bitlis’te ve iki yanında, Van ve o günkü Diyarbekir’de üniversiteler açmayı öneriyor ve Van Gölü kenarında bir üniversite açmak için Abdülhamid’e başvuruyor. Burada hem fizik, matematik gibi Batılı ilimleri hem de İslami ilimleri öğretmeyi ve üç Şark dilinde eğitim vermeyi savunuyor, ‘Arapça vacip, Türkçe lazım, Kürtçe caizdir’ diyor. Sultan Abdülhamid ise dönemin cahil Kürt şeyhleriyle ilişki içerisinde, mesela Viranşehirli İbrahim Paşa. Ziya Gökalp’in Şaki İbrahim destanı var onunla ilgili. Cizreli Miran aşireti reisi Koçer Mustafa, Ağrılı Kör Hüseyin Paşa. Bunlara Hamidiye alaylarını kurduruyor, gerçek çözüm ve kardeşlik isteyen Said-i Nursi’ye ise ‘Vazgeç bu işlerden, sana İstanbul’da bir görev ve bir maaş verelim’ diyor. O da diyor ki, ‘Bana rüşvet mi teklif ediyorsunuz, ben duydum ki İstanbul’da her şey rüşvet iledir. Rüşvet vermek üzere canımı getirdim, kellemi getirdim İstanbul’a’ diyor. Ve onu tımarhaneye atıyorlar.
Özal’ın da hataları var
Turgut Özal Kürt meselesini en iyi anlayan siyasidir. Ama onun da Kürt sorununda büyük yanlışları olmuştur. Bir, köy koruculuk sistemi onun döneminde icat edilmiştir. İki, Şırnak, Hakkari ve Mardin bölgesinden 500 bin Kürt Batı’ya göçerse bu mesele halledilir, gibi talihsiz bir beyanı olmuştur. Üç, 12 Eylül’de Diyarbakır Kolordu Kumandanı olan ve Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceden dolayı ölümlerden üst düzeyde sorumlu olan Kemal Yamak’ı -sonradan orgeneral oldu- cumhurbaşkanlığı genel sekreteri yapmıştır. Bu da hem Kürtler hem Türkiye’nin demokrasisi açısından büyük yanlış olmuştur. Buna zorunlu mu kalmıştır o ayrı bir tartışma konusu. Ama Kemal Yamak’a o günkü sorumluluklarıyla ilgili hesap soran olmamıştır.
Uzatılan eller hep kırıldı
Celal Talabani ve Mesud Barzani Özal’a geldi, Irak Kürdistanını Türkiye ile birleştirelim dediler. Şahitler Özal’ın bunu istediğini söylüyor. Türkiye bunu yapmadı, Saddam’a gittiler. Ona dediler ki, 1932’deki, 1958’deki, 1970’de Irak hükümeti ile anlaşmalar yaptık, bunları yürürlüğe koy, biz Amerika’ya karşı seninle savaşalım. Yapmadı. Irak, Türkiye İran; yıllarca Kürt yok diyeceksiniz, uzatılan her eli bırak geri çevirmeyi, kıracaksınız, size gülen bütün yüzlere tüküreceksiniz, ondan sonra da adam gidip başka bir işe girecek, yapma diyeceksiniz.
Ortadoğu’da herkesin kaderi ortak
Sizin çözüm öneriniz nedir?
Ortadoğu’da bütün dinlerin, mezheplerin ve kavimlerin kendi inançlarından, dinlerinden, dillerinden vazgeçmeden var olabilecekleri bir birlikte yaşama projesi. Hıristiyanlar da, Yahudiler de var bunun içinde, hiçbir şeye inanmayanlar da var. Bunun da anahtarı Türkiye’dir, Türkiye demokratikleşirse bunun gerçekleşmesi altı ayı bulmaz. Bu kadar da iddialı konuşuyorum. Zaten ilk Körfez Savaşı’nda Mahir Kaynak’ın bir açıklaması vardır; ‘Bu operasyonun kod adı Irak’tır ama esas adı Türkiye’dir.’ Bütün bu olup bitenler Türkiye’nin etrafında oluyor. Türkiye ayağa kalkarsa, tam demokratik bir hukuk devleti haline gelirse, ciddi bir adil ekonomik dağıtım olursa ve bütün din, mezhep, etnisiteler kendi varlıklarını ifade edebilirse, Türkiye’nin bu hali bütün Ortadoğu’yu etkileyecektir. Kılıç kalkan ekibi kurmaya, fütuhat yapmaya gerek yok. Vizeyi ve gümrüğü kaldırdığınız an bu iş bitecektir. Bu sınırların fiili olarak ortadan kalkması demektir. Ortadoğu’daki bütün halkların kaderi ortaktır.
(Ayşe Düzkan)
http://www.stargazete.com/kitap/turklere-muslumanligi-aslinda-kurtler-ogretti-167398.htm
|
Cevapla:
Bütün konular: 301 Bütün postalar: 672 Bütün kullanıcılar: 736 Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse 
|
|
|
|
|
|
|
Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
|
|
|
|
|
|
|
|