Z.Dersim (şimdiye kadar 148 posta) | |
PKK kolaylaştırıcı aktördür
24 Kasim 2009
Tasfiye peşinde koşan bu çevreler, Kürtler içinde makul düşünenleri arıyorlarmış! PKK, devlet ve federasyon istemediğini defalarca söyledi. Türkiye sınırları içinde bu sorunu çözme arzusunu defalarca belirtti. Kürt sorununda siyasi talepler açısından PKK uçlarda değildir. Dolayısıyla siyasi uzlaşma açısından PKK en makul konumdadır. O zaman bu baylar ve bayanlar Kürtlerden ne istiyor?
Türkiye’nin açılım diye tartıştığı şey, İmralı’da yapılan uygulamanın aynısıdır. Ya da İmralı’daki durum, açılım denen politikanın yansımasıdır. Kürt Halk Önderi, “burada yapılanlar iç ve dış kamuoyunu aldatmaktan başka bir şey ifade etmiyor” diyor. Mevcut durumun eskisinden daha kötü olduğunu söylüyor. Mekan olarak ortamı daha da kötüleştirdikleri gibi, ağır tecrit sürüyor. Bırakalım televizyon izlemeyi, doğru dürüst gazete okuma imkanı bile bulunmuyor. 11 yıldır böyle bir ağır tecrit altında hem fiziki olarak hem de düşünsel olarak yıpratmak istiyorlar. Ama Kürt Halk Önderi büyük bir iradeyle ayakta duruyor ve kendisini hiçbir dönemde olmadığı kadar düşünsel ve duygu olarak güçlendiriyor. Ancak uygulanan tamamen ağır bir işkence yöntemidir. Bu nedenle İmralı’ya gönderilen tutuklulara acıdığını söylemiştir. Özcesi İmralı’da da açılım yok, aldatma ve zamana yayarak çürütme politikası var.
Eski politikanın iflası kabul ediliyor
Türkiye’de açılım denen şey, devletin Kürt sorununda uyguladığı eski politika ve yöntemlerin iflas ettiğinin kabul edilmesidir. Şimdi iflas edenin yerine yenisi konulmaya çalışılıyor. Aslında bu politikanın iflas ettiği 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Demirel “Kürt realitesini tanıyoruz” demiş, Turgut Özal federasyonun bile tartışılabileceğinden söz etmiştir. Ancak klasik inkar ve imha politikasında ısrar edenler, ortaya çıkan bu realitenin zorla ezilmesi kararını almışlardır. 1990’lı yıllardaki kirli savaş bu kararın sonucu gerçekleştirilmiştir. Eğer Kürt halkının mücadelesi bastırılmış olsaydı inkar ve imha politikası klasik uygulamaları sürdürecekti. Nitekim Kürt Halk Önderinin esaretinden sonra gerillanın Türkiye sınırları dışına çıkarılması ve demokratik çözüm isteği zayıflık olarak görülmüş ve çözüm için hiçbir adım atılmamıştır. AKP hükümet olunca Başbakan Erdoğan “düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur” demiştir.
Tıkanmanın nedeni aşılmayan eski zihniyet ve amaçtır
Kürt Özgürlük Hareketi bu inkar ve imha politikasına karşı direnence eski politikanın ve uygulamaların yürümeyeceği daha iyi anlaşılmıştır. Eski politika ve uygulamaların yürümeyeceğinin anlaşılması iyi bir gelişmedir. Kuşkusuz bu anlaşılmadan çözümün önü hiçbir biçimde açılamaz. Ancak Türkiye eski politikanın ve uygulamanın iflas etmesinin nedenini zihniyet ve amaçta görmemiştir. Bu nedenle şimdi eski zihniyetin öngördüğü amaca ulaşmak için yol ve yöntem değiştiriliyor. Açılım denen politika değişikliği de bu çerçevededir. Bu nedenle beklenilen hiçbir ciddi adım atılmıyor. Ancak klasik zihniyet eskiden çok katı uygulandığı için bazıları yeni söylenenleri bir zihniyet değişimi ve gelişme olarak görüyor. Eşeğini kaybettirip buldurma bu tür durumlar için söylenir.
Çözüm politikası olan ‘ezmek’ten bahseder mi?
Belki tekrar ediyoruz, ama hükümetin açılım adını verdiği devlet politikası çözüme yönelik değildir. Kürt halkının Özgürlük Mücadelesini tasfiye etmek için yeni bir politika inşa ediliyor. Bu sadece PKK’nin tasfiyesi için izlenen bir politika değildir. PKK şahsında Kürt halkının, özgürlük ve demokrasi dinamikleri ezilmek isteniyor. Böylece Kürt sorununu çözmeyen, aksine eskisi restore edilerek Kürtlere kabul ettirilmek isteniyor. Nitekim kendileri de her gün açılımın amacının PKK’yi tasfiye etmek olduğunu açıkça ortaya koyuyorlar. Güneylileri bu konuda kendilerine yardım eder duruma getirdiklerini, PKK’nin artık ipinin çekildiğini söylüyorlar. Operasyonların devamını ise PKK’yi ezmedeki kararlılıkları olarak ortaya koyuyorlar. Çözüm politikası olanlar hiç bunları söylerler mi?
Yandaş basının tehditleri ve ahlaksızlığı
Bu politikayı tabii ki Kürtler kabul edemez. ‘CHP ve MHP daha kötüdür, bu nedenle bunu kabul etmezseniz bunlardan da olursunuz’ gibi tehditler de siyasi ahlaksızlıktır. Kürtler zaten bu tür baskılara ve tehditlere karşı mücadele ederek bugünlere ulaşmıştır. Bu tür şeyler söylemek, bugüne kadar yürütülen mücadeleyle alay etmektir. Her nedense egemen zihniyetten hareket eden birçok sözde aydın ve yazar şimdi bu tür şeyler telkin ediyorlar. Özellikle AKP’ye yakın, yandaş basın ve AKP etkisinde olan kimi liberaller şimdi DTP’ye, “neden AKP’ye yardımcı olmuyorsun” diyerek veryansın ediyorlar. Bu konuda DTP’nin içine seslenerek bölünme yaratmak istiyorlar. Kürtlerin duygusallığından ve saflığından yararlanacakların düşünüyorlar. DTP’nin makul ve çözüm isteyen yaklaşımını da böylece istismar ediyorlar. AKP yandaşı basını anlıyoruz. DTP ve Kürtler AKP’nin bu çözüm olmayan politikasını kabul etmeliler ki AKP ilk seçimde, “bakın terörü bitirdim ya da gerilettim” diyerek zafer kazansın. Bu kesimlerin Kürt sorununun çözümü gibi bir dertleri yoktur. Varsa yoksa bir seçimi daha garantiye almaktır. Böylece iktidarda olmanın tatlı rantını yemeye devam edeceklerdir. DTP ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni, utanmadan bu sorundan rant elde ediyor diye suçluyorlar. Bu konuda en ağır bedelleri ödeyen ve hala da ödemeye devam edenleri suçlamak da tam bir ikiyüzlülük ve pişkinlik örneğidir.
PKK makul olmamakla suçlanamaz
Tasfiye peşinde koşan bu çevreler Kürtler içinde makul düşünenleri arıyorlarmış. Herkes de biliyor ki Kürt sorunu konusunda en makul olan PKK ve Kürt Özgürlük Hareketidir. Hatta Kürt sorunuyla ilgilenenlerin yakından tanıdığı İsmail Beşikçi bile PKK’yi talepleri yüksek tutmadığı için eleştiriyor. PKK devlet ve federasyon istemediğini defalarca söyledi. Türkiye sınırları içinde bu sorunu çözme arzusunu defalarca belirtti. Önemli olan siyasi taleplerin makul olup olmamasıdır. Çünkü anlaşmazlıklar ve uzlaşmazlıklar bundan kaynaklanır. Kürt sorununda siyasi talepler açısından PKK uçlarda değildir. Dolayısıyla siyasi uzlaşma açısından PKK en makul konumdadır. O zaman bu baylar ve bayanlar Kürtlerden ne istiyor? Hiç kimse PKK’yi makul değil ya da talepleri yüksektir diye suçlayamaz. Böyle bir suçlama yapanlar olsa olsa Kürt sorunu konusunda devletin inkarcı ufkunu aşmayanlardır.
Ezberleri bozan tek siyasi hareket PKK’dir
Herkes de biliyor ki eskiden Kürt siyasetinde temel talep ya devlet ya da federasyondu. Bir halkın ulusal sorunlarının çözümünden söz ederken bunlar anlaşılırdı. Kürt gerçeğinde ağırlıklı olarak devlet eğilimi vardı. PKK, Kürt siyasi eğiliminde var olan bu anlayışları kırdı. Eğer Türkiye ve Kürdistan’da bir ezber bozmadan söz edilecekse, tek ezber bozan siyasi hareket PKK ve Kürt Özgürlük Hareketidir. Çünkü bu tam bir zihniyet değişikliğini ifade etmektedir.
Türkiye’de ise hala eski ezberleri bozan bir hareket yoktur. Yani paradigma değiştiren yoktur. Herkes kendi işine gelmeyen şeylere karşı çıkıyor. AKP ve yandaşları tam da buna örnektirler. Ucu kendilerine dokunan şeylere sert tepki gösterenler, sıra Kürt sorununa geldiği zaman devletin öngördüğü politikanın kabul edilmesini istiyorlar. Başka konularda kıyasıya kavga edenler, Kürt sorununa geldiğinde tam bir uzlaşma içine giriyorlar. Özcesi AKP ve yandaşları Kendilerine Müslüman ve kendilerine demokrattırlar. Türkiye’de ezber bozmak ancak ve ancak Kürt sorununda olur. Bunun dışında ezber bozma laflarının tümü laf-ı güzaftır. Kürt sorununda en ileri şey söyleyenler bile bireysel haklardan öteye gidemiyor. Aslında tümü CHP’den farklı düşünmüyor. Tek farkları; CHP muhalefette olduğu için AKP ile iktidar kavgasını yürütüyor. Bu nedenle DTP eşbaşkanı Emine Ayna’nın CHP ve AKP aynıdır demesi isabetlidir.
‘Şarkı serbest, ne istiyorsunuz’ demek sömürgeci zihniyettir
Bazıları, bakın AKP bazı şeyler yapıyor, niye inkar ediyorsunuz, yüzünüze gözünüze dursun diyorlar. Doğrudur, AKP bazı şeylerden söz ediyor; çünkü eski politikaları ne Kürtler ne Türk kamuoyu ne de dünya kabul ediyor. Yapılan şeyler, Kürtler üzerindeki yeni egemenlik biçimi için inşa edilen politikanın gereğidir. Nitekim yapacakları şeyleri ileri sürerek herkesi Kürtlerin üzerine sürmek istiyorlar. Özellikle DTP üzerinde baskı kuruyorlar. DTP’yi iradeniz yok, PKK’ye boyun eğmişsiniz diye rencide edip tahrik edeceklerini düşünüyorlar. Sanki lütuf vermişler gibi, bakın Kürtçe televizyon var, öğrenmek isteyen varsa öğrenebilir, şarkı türkü serbest diyorlar. Tam da sömürgeci zihniyet budur, devlet zihniyeti budur. Aslında AKP yandaşlarının bu tutumunu devletçi zihniyetle de açıklamak yetersiz kalır. AKP’nin derdi, açılım dediği yutturmacayı Kürtlere kabul ettirip böylece seçim zaferi kazanarak iktidar nimetlerinden yararlanmaktır. Kürtler bilmeli ki bu çevrelerin tek düşündüğü budur.
AKP’ye yedeklenen cesaretsiz aydınlar
Bazı yazarlar ise, “bir an önce şu iş bitsin de rahata kavuşalım” diyorlar. Onların kaygısı da Kürtler hak kazanmış ya da kazanmamış gibi bir ilkesel duruş değildir. Bu sorun çözülsün de nasıl olursa olsun! Kürtlere inkar sistemi içinde kalmış, Kürtlerin ulusal varlığı güvenceye alınmış-alınmamış onlar için önemli değildir. Eski politikayı eleştiriyorlar, ama Kürt sorununun Kürtlerin en doğal hakları kabul edilerek çözülsün demek gibi ne bir cesaretleri ne de böyle bir kaygıları var.
AKP ve yandaşları Kürtleri aldatarak bu sorundan kurtulmaya çalışıyorlar. Böyle iyi niyetli görünen kesimleri de kendi politikasının yedeğinde kullanıyorlar. AKP’nin tasfiye politikasına bu tutumlarıyla alet olan kesimler de bulunmaktadır. Nitekim bunlar da AKP politikası doğrultusunda DTP üzerinde baskı kuruyorlar.
Kürtlerin parçalanmışlığına bel bağlamışlar
Dikkat edilirse açılım denen politikanın sahipleri mevcut durumda esas olarak umutlarını Kürtleri parçalamaya bağlamışlardır. Bu kesimler yıllardır KDP ve YNK’ye, PKK’ye tavır alması için çok yönlü baskı uyguluyorlardı. Zap operasyonu öncesi bu amaçla güney Kürdistan’da konferans yaptıklarını biliyoruz. Bu konferansın moderatörü de Mümtazer Türköne’ydi. Şimdi bu beyefendi orduya ve devlete eleştiri geliştirerek demokratlığını ortaya koyarken, diğer taraftan da PKK’nin tasfiyesinin nasıl gerçekleşeceğinin siyasi analizlerini yapıyor. İşte bizim demokratlık sıra Kürt sorununa geldiğinde bitiyor dediğimiz gerçeklik budur. Şimdi de bilcümle AKP yandaşları işlerini güçlerini bırakmışlar DTP üzerinde baskı yaratıp, DTP’yi tereddüde düşürüp savunmada bırakarak kendi politikalarının engelsiz yürümesini amaçlıyorlar.
Halkların iradesi tanınarak çözümler gelişti
Dünyada bu tür sorunlar o halkın siyasi iradesini tanımayla çözülmüştür. İspanya’da böyle çözülmüştür. Şu an İspanya’daki sorun Baskların ya da Katalanların iradesini tanınıp tanımamasından kaynaklanmıyor. Şu andaki Bask sorunu ETA’nın isteklerinin aşırı olmasından ileri geliyor. Türkiye şu anda İspanya’nın tanıdığı siyasi ve kültürel hakların yanına bile yanaşmıyor. İrlanda sorunu da İrlandalıların iradeleri muhatap alınarak ve demokratik siyasi kurumlaşmaları tanınarak çözüldü. Sin Fein açık taraftı. İRA ile de görüşülüyordu. Türkiye hiçbir Kürt iradesini taraf görmüyor. DTP’ye biçilen rol, sadece dayattıklarının kabul edilmesi ve PKK’nin tasfiye olmasında yardımcı olmasıdır. Şu anda yapılacağı söylenen ve kabul edilmesi dayatılanlar ise tasfiye politikasında siyasi enstrüman olarak kullanılan şeylerdir. Kürtleri hiçbir biçimde muhatap alma, bölgesel meclis gibi demokratik siyasi iradelerini ve demokratik özyönetimlerini tanıma, anadilde eğitim olmaz de, Kürtlüğü Türk milleti içinde tanımlamaya çalış, ondan sonra da ‘bir şeyler yaptım ve kabul et’ de! Bu iktidarın ne kadar ciddiyetsiz olduğunu gösterir.
Böyle ciddi bir sorunda herkes ciddi olmalı
Böyle ciddi bir sorunda AKP’ye de AKP yandaşı basına da ciddi olun diyoruz. Kürtleri kışkırtarak parçalama ve ehlileştirilmiş Kürt aramadan vazgeçin diyoruz. Kürtleri sevme sevdasını böyle değil de, Kürtlerin demokratik siyasi haklarının ve doğal ulusal haklarının savunulması biçiminde ortaya koyun diyoruz.
Kimi iyi niyetli, ama AKP’nin politikasına alet olanlara da Kürtler fazla bir şey istemesin, silah bıraksın gibi gerçekçi olmayan ve demokratik duruşlarına yakışmayan tutumlardan vazgeçsinler diyoruz. Şimdiye kadar Türk aydınları ve yazarları rolünü yerine getirmedi, hiç değilse şimdi yerine getirsinler. Çünkü Kürt sorununun çözümü için imkanlar doğmuştur, çözüme her zamankinden daha yakınız. Hiç değilse şimdi AKP’nin çözüm olmayan, oyalayan ve aldatan politikalarına karşı çıkarak gerçek ve kalıcı çözümde rollerini oynasınlar.
MUSTAFA KARASU
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
____________________________________________________________________________________________
|